2. Bölüm

47 6 6
                                    

Sabah erkenden yola koyulmak için kalkmıştım. Çalışacağım yeri öğrenmenin ardından tam 1 hafta göz açıp kapatıncaya kadar hızlı geçmişti .

İlk iş günüm olacağı için biraz giyinmeme özen göstererek aşağı indim. Annem aşağıda kahvaltıyı hazırlamış her kes benim inmemi bekliyordu. Bende yanlarına geçip yerimi aldıktan sonra belki uzun süre boyunca görmeyeceğim ailem ile güzel bir kahvaltı yaptım.

Yola koyulma saatim gelmişti artık. Beni şatoya götürecek araç büyük ihtimalle birazdan burada olurdu.

Eşyalarımı alıp dışarı çıktım. Babam, annem ve kardeşlerim ile de vedalaştıktan sonra ileride gördüğüm araç ile elimi kaldırıp durmasını sağladım.

Gelmiş olan araca eşyalarımı yerleştirdikten sonra bende arabada yerimi almıştım.Annemin bana dolu gözlerle baktığını fark edince

"Annecim benim için endişelenmene gerek yok.Söz veriyorum her fırsatta sizlere mektup yazacağım. izin alıp görmeye de gelirim hem "

Diyerek annemi bir nebzede olsa rahatlatığımı umuyordum. Araba hareket etmeye başlamıştı

"Seni seviyoruz lixx kendine dikkat et "

"Bende sizi seviyorummm"

Pencereden son bir kez daha aileme baktıktan sonra onlara el salladım.

Saat yaklaşık 8 ya da 9 du.Tahminimce akşam üstü orada olurdum.

Geçen sürelerde can sıkıntısından arabayı süren şoför ile sohbet etmeye çalışsam da beni görmezden geliyordu. Bir süreden sonra pes etmiştim artık.

can sıkıntısından etrafa bakıyor, yolculuğumun böyle geçmesine izin veriyordum. Bir süre sonra bundan da sıkılıp sırt çantama yönelip içinden
"my lost jewel" adlı kitabımı çıkartıp kaldığım yerden okumaya devam ettim.

Kitaba o kadar dalmıştım ki Şoförün bana seslendiğini bile duymamıştım. En sonunda Şoförün yüksek ve sert çıkan sesi ile kendime gelmiştim.

Şoföre dönerek sorunun ne olduğunu sorduğumda bana " şatoya varmamıza az kaldı" diyerekten tekrar önüne dönmüştü.

Kitabımı kapatıp geri çantama sokuşturdum. Yarım saat sonra ormanlık bir yola girmiştik. Gerçekten de tüyler ürpertici bir yoldu. Nasıl bir yere gideceğimi daha da merak eder hale gelmiştim.

ormanlık alandan çıkar çıkmaz uzakta kocaman bir şato gözüme çarptı. Büyük ihtimalle çalışacağım şato burasıydı...

Araba şatonun biraz ilerisinde durmuştu. eşyalarımı alıp arabadan indim ve şatonun yolunu tutum

Şatonun önüne vardığımda büyüleyici olduğu kadar korkunç bir görünüm veren şatoyu baştan aşağıya süzdüm. Etraf olması gerektiğinden daha sesizdi. bu kadar büyük bir şatonun her ayrı iş için çalışanları olması gerekmezmiydi diye içimden geçirdim.

Yanında küçücük kaldığım kapıyı tereddütle 2 defa tıklattım. büyük kapı kısa sürede küçük bir gıcırtıyla açıldı. Büyük ihtimalle şatonun çalışanlarından olucak ki beyaz gömlek, diz hizasında siyah bir etek giymiş saçı yukarıdan sık topuz yapılmış orta yaşlarda bir kadın vardı

"Merhaba ben lee felix" diye kendimi kısaca tanıttım.

Orta yaşlardaki bu bayan adımı duyunca

"Ohh buyur içeri geç biz de seni bekliyorduk. Baş usta senin geleceğini söylemişti tamamen aklımdan çıkmış. normalde buraya kimse fazla uğramaz... ondan dolayı seni görünce şaşırdım"

my lost jewel | Hyunlix |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin