✧oneus'tan gelen prens✧

32 6 0
                                    



Kai, için çoktan bir boyut açılmıştı. Gitmeye hazırdı. Bütün kardeşlerinin gücü belli olmuşken onun gücü kendini gizlemişti. Ama bunu ortaya çıkartması gerekiyordu. O veliaht prensti ama hala gücünün ne olduğunu bilmiyordu. Kral bir karar verdi ve onun farklı bir boyutta gücünü bulmasını istedi. Kral zaten o boyuttan gelmişti. Oneus'un kralı önceden levanter'da yaşamıştı. Oğlunun gücünü orada keşfedeceğini düşünüyordu. Belki de haklıydı. Kai ailesine veda ettikten sonra diğer boyuta, levanter'a geçiş yaptı. Boyut kapanırken Kai sadece arkasından bakmıştı. Artık levanter'daydı. Geldiği yerde rachel, soobin, beomgyu, sunyeol ve gaon onları bekliyordu. Yani kısaca büyük takım onu bekliyordu. Gaon hemen yanına geldi ve onunla konuştu.

"Wow prens sonunda geldin biraz uzun sürdü bu arada gerçekten yakışıklısın ve de tatlı"

Soobin hemen gelmesiyle kai'ye yapışan gaon'un ayırdı ve ona söyledi.

"Gaon onunla biraz saygılı konuş o şuan bize kral tarafından emanet edildi onu daha fazla sıkma"

Kai gülümsedi karşısındakilere baktığında onu rahatsız eden biri yoktu tuhaf bir şekilde onlara ısınmış gibiydi.

"Sorun değil gerçekten, gücümü bulmama yardımcı olacak büyücü kim"

"Benim prens Kai, adım rachel grubun büyücüsü ve lideriyim"

Diğerleri de kendini kai'ye aynı şekilde tanıtmıştı. Gaon biraz kai'ye hayran kalmış gibiydi.

"Geçici olarakta olsa artık sizinleyim beni bir arkadaş olarak görebilirsiniz saygılı konuşmanıza gerek yok"

Gaon yerinde zıpladı. Soobin'e karşı bilmiş bir şekilde konuştu.

"Kapak olsun soobin prens bizimle samimi olmak istiyor işte"

Soobin göz devirdi. Rachel sabır diliyordu. Beomgyu ise arada olduğu gibi gaon'la olan arkadaşlığını sorguladı.



***



Felix bu sefer dengesinin nasıl bozulduğunu sorguladı sarang'ı takip ederken fark edileceğini hiç sanmıyordu. Oysaki onu takip ederken kafası yerinde değil gibiydi sarang'ın farklı güçler tarafından korunduğunu hissetti. Ve sarang'da ölen, aslında biri tarafından öldürüldüğü düşünülen tanrının güçlerinden taşıdığına dair sezgiler almıştı. Yani sarang ölen aşk tanrısının güçlerinden bazılarına sahip mıydı. Kesinlikle sahipti Felix hissetmişti bunu. Belki de o yüzden hissettiği güçler felix'e ağır gelmişti.

"Yakalandığına inanamıyorum"

"En azından o kız kim olduğumu anlamadı yeonjun"

"Peki aşk, yani aşık edebilme gücü var mı?"

"Kesinlikle var ve jeongin'i meri denilen kıza bu kadar aşık yapanda o"

"Güzel fazlasıyla"

Minho söylenerek yeonjun ve Felix'in yanına geliyordu. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Arkadaşları ona garip bir şekilde ona baktı.

"Ne?, Ne bakıyorsunuz?"

"Hiç burada kendi kendine konuşan bir deli varda ona bakıyoruz"

Felix dalga geçer bir şekilde söyledi. Yeonjun kafasını iki yana sallayarak sırıttı ve merakla sordu

"Sorun ne şeytan kızların aklını çelmekte zorluk mu yaşıyorsun"

"Hayır bu kızıl cadı beni delirtecek okulun farklı katlarında başkanlık farklıdır her katın başkanı ayrıdır. Ve ben 3. Katın başkanıyım kızıl cadı 4. Katın"

"Minho ikinizinde başkan olması mı kötü olan anlamıyorum "

Felix bıkkınlıkla konuştu.

"Başkan eşleşmeleri oluyor ya bazı görevler için benide o kızla eşleştirmişler işte nefret ediyorum"

"Sende kızın aklını karıştır özelliklerini kullan Minho sen şeytansın, onu da şeytana uydur"

Yeonjun göz kırptı. Minho bunu birçok kez mione'nin üstünde denedi ciddi ciddi bu özelliğini onun üzerinde kullandı ama pek bir etkisi olmadı.

"Onu bir keresinde ayartmaya çalıştım. Sonra beni okulun havuzuna itip kaçmıştı."

"Demekki ona şeytanlık yapamıyorsun ve kızı tuttum"

Minho kızgın bir şekilde bakarak Felix'e küçük ateş toplarından attı. Felix yana kayarak yanmaktan kurtuldu.

"Kötüsün şeytan"

Yeonjun telefonuna gelen bildirime baktı, annesiydi. Minho ve felix'e döndü.

"Gitmem gerek annem şatoya çağırıyor"

"Yeonjun ya, şatoda banada yer var mı?, Bir şeytan ile ev arkadaşı olmak gerçekten zor"

"Felix yanmak mı istiyorsun?"

Yeonjun ikisine gülümseyip evden çıktı giderken onlara el sallamayı da unutmadı.




***


Jeongin kendisini meri'nin yanında hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurlu hissediyor onu her gördüğünde kalbi pır pır oluyordu. Meri'yi herkesten saklamak istiyordu. Jeongin bazen kendini zor tutuyordu.

"Şurası nasıl sevgilim"

Geldikleri mekanda gözüne kestirdiği yeri meri'ye gösterdi. Meri gülümseyerek onu onayladı, ikili siparişlerini verip bekledi.

"Sonra bar'a gidelim mi?"

Meri heyecanla sormuştu. Böyle şeylere fazla merakı vardı. Jeongin gülümsedi ve masanın üstünde ellerini birleştirdi.

"Tabiki, aşkım tabiki...

... Hayır."

"Yah neden ki?"

"Oradaki tipler sana bakarsa onlara dalmamak için "

Meri dudak büzdü ama jeongin'in onu kıskanması da hoşuna gitmişti bu da yandan yandan gülmesini sağladı.

"Feromonların çok güzel kokuyor, senden bir zambak kokusu yayılıyor kurdum senin için savaşıyor, bunları söylemek doğru mu bilemedim ama bir an önce kurdunu kurduma bağlamak, mühürlemek istiyorum"

Meri jeongin'in bir nevi ona içini döktüğünü hislerini anlamasını istediğini fark etti. Ve az önce onunla resmen ciddi bir şekilde eş ve olmayı hayal ettiğini söyledi.

"Jeongin, aslında bu olanlar biraz garip geliyor sanki bir büyü var ve her an bozulacak gibi çünkü sana bir anda aşık oldum buna hala anlam veremiyorum"

Gerçekten herşey bir büyü gibiydi ya da sihir anında etrafa yayılan... Ya da çok açık ki ölen aşk tanrısı yaymıştı tohumlarını etrafa ve vermişti güçlerinden bazılarını vermek istediği kişiye ve bilerek seçmişti onu, aşk tanrısının ruhu artık gerçekten huzurluydu artık onun görevlendirdiği bir aşk meleği vardı levanter'da onun bir zamanlar öldüğü bu topraklarda...










Bu konularda benden bilgili olanlara söylüyorum çoğu şey uydurma isimlerin bir kısmı da uydurma dalga geçmeyin please~

Evet galiba yazarın çiçeklerle bir sorunu var😂

Herneyse umarım güzel olmuştur.

İyi okumalar 💚











saklı dünyamız {SKZ, TXT}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin