(Jungkook)
İşte karşımda öylece duruyordu: Liz'in ölmesine sebep olan o psikolog parçası..
Kolumu onun boynuna sıkıca dayamışken o da bir yandan titreyen sesiyle benimle konuşup bir yandan da ona zarar vermeyeyim diye boşta kalan elleriyle koluma yapışmıştı.
"Lütfen bırak beni..hiçbir şey yapmadım."
Israrla hiçbir şey yapmadığını iddia ediyor olmasına karşılık histerik bir şekilde gülümsemiştim.
"Biliyor musun tam da zamanı-"
Sanki ne düşündüğümü anlamış gibi karşımda şaşkınlıkla birlikte kekeleyerek konuşmaya başlamıştı.
"N-nasıl yanii beni şimdi mi öldüreceksin?"
Parmaklarımı tam o görecek şekilde havada şıklattıktan sonra konuştum.
"BINGO!"
"H-hayır şuan değil yalvarırım istiyorsan sakince oturup konuşabiliriz lütfen!"
Seri bir şekilde kafamı onun kafasının yanına getirdikten sonra fısıldamıştım.
"Konuştuktan sonra Liz'i bana getirebileceksen olur."
Liz'i geri getiremeyeceği gerçeğinden dolayı kafasını başka bir yöne doğru çevirirken hem ağlıyor hem de bir yandan sızlanıyordu.
"Ama-ama ben sana onu getiremem kii ve sen bunu çok iyi bildiğin hâlde bana hep bu yönden şartlar koyarak geliyorsun."
Kolumla boğazına biraz daha yapıştığım sırada ürküp hemen gözlerimin içerisine bakmaya başlamıştı.
"Çok konuştun yeter bu kadar."
.....
(Danbi)
Vücudum hiç olmadığı kadar titriyordu..Hiçbir hatan olmamasına karşılık sırf birisi öyle düşünüyor diye ölmek zorunda olmak ne kadar adildi kii?
Ben buradan çıkmanın yollarını düşünürken aniden kolumdan tutup beni odanın diğer bir tarafına doğru çekiştirmeye başladığında gerçekten de niyetinin ne olduğunu sonunda anlayabilmiştim: Kesici bir alet bulup boğazımı kesmek ya da tam tersi kalbime saplamak.
Kolumdan sıkıca tutarken masanın üzerinde duran bandajın yanındaki gümüş makası alıp tenime değdirdiğinde bende sanki kurtulabilecekmişim gibi kafamı geriye doğru itmeye çalışıyordum.
"Lütfen bırak şu elindekini.."
"Hayır! Sen öleceksin."
Ciddi olduğunu kanıtlamak istercesine makasın ucunu boğazımda çizerek gezdirmeye başladığında canımın yanmasıyla çığlık attığımda koridordan 1-2 tane hemşirenin sesinin duyulmasıyla beni hızlıca kendinden uzaklaştıracak biçimde ileriye doğru ittiğinde kanayan boğazımı tutarak yere düştüğümde açılan kapıyla hiçbir şey belli etmeden ayağa kalktım.
"Bayan Danbi! iyi misiniz?"
Bir bana birde serseri hastaya bakarken soru soruyorlardı.
"Ne oldu burada? Sorun ne?"
Ne yaptığını bilmeyen hastanın konuşmasına engel olduktan sonra hemşireleri geçiştirmek üzere konuştum.
"Yok bir şey sa-sadece benim hatam..Lütfen şimdi buradan çıkalım--"
Son cümlemi söylemeden önce yatakta öylece yatan hastaya öfkeyle bakarak konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SILLAGE / JJK
Fanfiction"Ay'ı çok seven ve onun için her gece ölen güneşin hikayesini biliyor musun?"