(Minhyuk'un ağzından...)
Sabah gözüme gelen güneş ışıklarından dolayı uyanmıştım. Göğsümde hissettiğim baskıyla kafamı aşağıya çevirdim. Kihyun daha uyanmamıştı. Bu da bana onu izleme fırsatı sunuyordu. Kafası göğsümde, elleri belimde sarılıydı ve çıplaktı. Bu görüntüyü biraz daha izledikten sonra kıpırdanmaya başladı. Ellerimi saçlarına geçirince:
-Günaydın.
-Günaydın.
Hemen eğilip yanağına minik bir öpücük kondurdum. O gülümserken yatakta doğruldum.
-Ağrın var mı?
-Çok az.
-Artık aşağı inmemiz gerek.
-Ah evet. Doğrulmama yardım eder misin?
Gülerek ona yardım ettim. Üstümüzü giyindiğimizde aşağı indik. Ne kadar ısrar etsemde taşımama izin vermemişti. İndiğimizde bizi güzel bir kahvaltı sofrası karşılıyordu. O kadar acıkmıştım ki hemen yemeğe başladım.
Kahvaltıdan sonra bahçeye çıktık. Kihyun aniden:
-Minhyuk gözlerin kırmızılaştı.
Kihyun bunu söyleyince aklıma bir süredir kan içmediğim geldi.
-Ben bir süredir kan içmiyorum. Bugün avlanma gerekecek.
Kafasını salladı.
-O zaman bence şimdi git çünkü gözlerin gittikçe daha da kırmızılaşıyor.
Kafamı salladım.
-Çok uzun sürmez hemen dönerim.
Yanından ayrıldıktan sonra ormana doğru ilerlemeye başladım.
(Wonho'nun ağzından...)
Hyungwon'un benimle kalmak istediğini duyunca çok mutlu olmuştum. Diğerleri gidince Hyungwon'un elini tutup klübeme doğru ilerledim. İçeri girdiğimizde etrafı incelemeye başladı.
Tam konuşacakken karnından gelen guruldama ile sözüm kesildi. Bunun üzerine gülmemeye çalıştım. Sonuç başarısız. Bana kötü bakışlarını yollarken:
-Sabahtan beri birşey yemedim... Yahh! Gülmesene!!
Sonunda gülmemi durdurduğumda :
-Merak etme, muhteşem sevgilin sana yemek yapar.
Bana gülümseyince mutfağa doğru ilerledim. Arkamdan geliyordu.
(Hyungwon'un ağzından...)
Karnından gelen guruldama ile kıpkırmızı olmuştum. Karşımdaki şahıs da gülmeye başlayınca ona kötü bakışlarını yollamaya başladım.
-Sabahtan beri birşey yemedim... Yahh! Gülmesene!!
-Merak etme, muhteşem sevgilin sana yemek yapar.
Mutfağa gittik ben sandalyeye oturmuş onu izlerken oda yemek yapıyordu.
Bi süre sonra sıkıldım. Yanına gidip beline sarıldım ve kafamı omzuna koydum.
-Yardıma ihtiyacın var mı?
-Hayır yok. Ama illa birşey yapıcam diyorsan domatesleri doğrayabilirsin.
Kafamı salladım ve doğramaya çalıştım. Çünkü daha önce elime sebze doğramak için bıçak almamıştım. Wonho bana umutsuz vakaymışım gibi bakarken arkama geçti ve ellerimi tuttu ve domatesleri doğramaya başladı. İşi bitince domatesleri alıp tavaya boşalttı. Ocağın altını açıcaktım ki beni bi anda tezgahla arasına aldı. Yavaş yavaş suratını bana yaklaştırıyordu.
-Çok güzelsin.
Beni öpmeye başlayınca bende ellerimi boynuna doladım. Beni yavaşça ve tutkuyla öpüyordu. Beni belimden tutup tezgaha çıkardı. Ellerimi ensesindekş saçlara çıkardım onlarla oynamaya başladım. Öpüşmemiz devam ederken ikimizde nefes nefese ayrıldık.
-Yemek yapmaya devam mı etsek. Ben acıktım.
-Tamam ama bir dahakine elimden kaçamazsın.
Ona gülerken yemek yapmaya devam ettik.
Masaya oturduğumda karşımdaki lezzeti yemeklere bakıyordum. Oda oturunca yemeğe gömüldüm.
-Yavaş boğulacaksın.
-Sorun değil.
Dediğim şeye gülerken o da yemeğe başladı. İkimizde çok acıkmıştık. Yemeğimiz bitince ben bulaşıkları yıkamaya başladım. İşim bittiğinde salona gittik ve koltukta birbirimize sokulup dışarıyı izlemeye başladık.
Merhaba ~~
Uzun bir aradan sonra yeni bölüm attım. Bölüm pek istediğim gibi olmadı. Yine okursanız ve oy verirseniz sevinirim. Yorum yapmayı da unutmayın.~~
Bölümler en kısa zamanda sizlerle...