28. Yaşımı doldurmuştum, 4 kez günyüzüne çıkan ve onun haricinde 28 yıl suya hapsolan bendim, ben Deniz'dim ve evet denizdim. Evimi deniz zannederdim, sonra öğrendim hapishanem olduğunu.
İnsanlardan nefret ederdim evimin bir insanın kalbi olduğunu öğrenmeden önce.
Kendimi deniz zannederdim, bir İstiridye olduğumu fark etmeden önce.
Bana bunların hepsini ve birde acıyı öğretense İnci'mdi. Bunun karşılığını ödeyemezdim, imkanım olsa bile yapamazdım çünkü İnci'm artık derinlerde. Benimle bir ama yanımda değil istese bile yanımda olamaz, ki bunun sebebi de benim.
...
Denizim öncesinde, sadece mutluyken yada balık göçüne yardım etmek amacıyla dalgalanırdı şimdiyse dalgalar acıya, acıyla çarpıyordu. Sürekli yanıyordu içim, bu şey geçmeyecekti. Tuz yakıyordu, son bir hamleyle denize bağladım kendimi artık kontrol edebilsemde dalgaları kontrol etmiyordum. 2 yıl, 2 yıl böyle geçti ve ben 30'uma basmıştım acım azalmadı, suçluluk duygumsa her gün artıyordu.
Ve birgün evim zannettiğim denizde beni kovdu, 28 yıldır en büyük dileğim bu lanetten kurtulmaktı ve şimdi 30 yaşımda bu lanetten kurtuldum fakat memnun değildim istediğim şey kurtulmak değildi, istediğim şey İnci'mdi..
Deniz dalgalanıyordu bu sefer dalgalardan beni kurtarabilecek bir İnci'm de yoktu.
Her zamanki kayaların yanına gideceğim zannediyordum ama dalgaların benim için daha farklı planları vardı
...
Neden burdayım, bilmiyordum. Bir sahile varmıştı bedenim. Hiç görmediğimi düşündüğüm, dalgalarımın hiç hissetmediğini varsaydığım bir sahile varmıştım.
Turistlik kalabalık bir sahildi burası, kendime geldiğimde karşımda arkası dönük, siyah elbisesi, beline kadar uzanan kumral saçlarıyla bir kız duruyordu. Gözlerim parlamış, kalbim yerinden çıkacak gibi dalgalanmaya başlamıştı ona doğru bir iki adım atacağım sırada ayağım taşa takıldı ve yere çakıldım.
Arkamdan bir kızın gülme sesleri geliyordu ona döndüm
Beyaz elbiseli, az önceki kızdan daha kısa saçlı olan bu kız..
"Yaaa beni unutup kız kesersen böyle olur Deniz'cim."
Bu kız İnci'ydi alaycı bir ses tonuyla söylemişti bunları
Karşımda gülümsüyordu, o güzel gülümsemesini benden çalmamış, üstüne sözünü tutmuştu.
Afalladım
"Sen.. nasıl?"
Bana eğildi ve ardından sarıldı
-İnci'nin ağzından-
Deniz'in gözleri şişmiş, göz altları morarmıştı aynı iki sene önce Edd'i bulduğum haldeydi.
"Sorun yok Deniz, artık iyiyim ve merak etme sana kızgın değilim, hiç olmadım."
Ona sarıldığımda gözyaşları boynumdan omzuma doğru akmaya başlamıştı. Buna karşılık olarak onun saçlarıyla oynadım.
Biraz sakinleştiğinde tekrar sordu
"Sen iyisin? İyisin gerçekten!"
"İyiyim Deniz, sayende."
Bana anlamsız bir ifadeyle baktı bense ona her şeyi anlattım.
...
O gece tüm insanları boğmaya çalışan deniz beni kayırıyordu dalgalarla dibe gömdü beni. Eşyalarımın bazısı, özellikle kolyemi kaybettim ama sonra beni tek bir hamlede yukarıya çıkardı ve beni bulan denizciler kendi ülkelerine getirdi. Kısa sürede olsa oksijensiz kalmak bilincimi yitirmemi sağlamıştı, tedavim bitene kadar benimle ilgilendiler. Ve iyileştiğimde bilincim yerine geldiğinde yaklaşık 7 yıl sonra evime dönmüştüm. Deniz'imle buluşma yerimize geldiğimde -ki o yol yazlığa gidiyordu- Eylül ayının başıydı, hatta 2'siydi. Dalgalar iyice kudurmuştu. Ve sıçrayan sularla anladım denizin tuzlu olduğunu, neden olduğunu da tahmin edebiliyordum. Dalgaların bile çarpmaya çekindiği yerde bir tahta vardı, tahtada ismim.. bir istiridye resmi ve birde kolye vardı. Birleştirilmişti, içindeyse inciden bir yüzük buldum kimin bıraktığını biliyordum. Parmağımdaydı işte. 7 yıl beklemem gerektiği hâlde her gün bizim kayalarımızın yanına gidiyordum. Tabii etraf 2 yılda olamayacağı kadar değişmişti. Yakınlara birkaç otel yapılması sahilin havasını epey bir değiştirdi ve kayalar kaldırıldı ama yinede ben hep buradaydım. Sanki 5 yıl erken geleceğini biliyormuş gibi Edd bu gün beni erkenden buraya getirmişti. Deniz'se muhtamelen ben olduğumu düşünerek uzun kumral saçlı bir kıza bakıyordu, evet saçlarımız aynı renkti ve arkadan epey benizyorduk. Ona özlemle sarıldığımda gözyaşlarını hissettim.
Şimdi artık Deniz'in deniz olması gerekmiyordu İstiridye'm olabilirdi, Güneş Sistemi'm olabilirdi, iyi olan herşey olabilirdi. Oldu da :)
Nişanlanmıştık hemde inci yüzüğümle! Farklılık yada aynı olmak.. hiçbiri kötü değildi ama bu benim için bir tektaş yüzükten daha anlamlıydı. Bu bizim incimizdi.
Büyükannemler ve kardeşim yani ailem Deniz'i çok sevmişlerdi -benim kadar olmasa da- sevmişlerdi.
...
İlk kez herşey güzeldi. Bunu hak etmişlerdi, öğrenmişlerdi hayatı.
İnci, ölüm ve bağırışlardan kaçarken onlara boğulmuştu.
Deniz, nefret ve acıdan kaçarken onlara hapsolmuştu.
Sonrasında 2 yıl boyunca, bunu anladılar ve belki de hak etmedikleri nefreti kabullendiler.
Hayat bu; Anlamaya çalışmazsan ve kaçmaya çalışırsan seni bir dünyaya hapseder. Dünya yuvarlaktır, kaçarsan korkup, koşmaya başladığın yere dönersin. Sadece durup anlamaya çalışırsan yenersin ve kazanırsın mutluluğu.
İnci ve İstiridye'si gibi.. daha niceleri gibi, mutluluğu hak etmen gerekiyor. Umarım hayat sana, onlara davrandığı kadar acımasız davranmaz.
...
Bu bir finaldi ve söylemek istiyorum ki mutluluk hak edilmesi gereken birşey gerçekten de öyle. İyi bir aileniz, iyi bir çevreniz, iyi bir maddiatınız olmayabilir, belki bunların hiçbirini değiştiremezsiniz ama eminim anlarsanız, sırrını çözerseniz hayatın işte o zaman mutluluğu bulursunuz. İnci ve Deniz'in yolunun sonuna geldik ama bizimki daha yeni başlıyor. Kaç yaşında olursan ol, mutluluğunu aramaya başla, hayır geç kalmadın. İstesende geç kalamazsın.
15.07.2022∆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTİRİDYE
Fantasyİstiridye denizin içinde, denize olan nefretiyle incisi için yaşar. İstiridye bu nefret ve öfkeye kapılıp kapağını açtığında inci suya kapılır ve incisinden ayrılan istiridye de kendini suya bırakır. İkisinide onlara ev olan yada evi oldukları deniz...