"Senin için savaştığım cephede, senin kurşununla vuruldum."
࿔᭬ৡ⃪꫶⃗၇͜ᩘ🦋͜ᩘ၇⃪⃖ৡ࿔
Şok içinde televizyonun ekranına baktığım sırada haber spikeri Ekin'in babasıyla ilgili olan haberi sunmayı bitirmiş, bir başka habere geçmişti.
Sertçe yutkundum. Şu an nasıl bir tepki vermem gerektiğini bile bilmiyordum. Daha dün akşam Ekin'le konuşmuştuk ve durumu gayet iyi gözüküyordu. Haber spikeri Barbaros Karahanlı'dan iki gündür haber alınamadığını söylemişti ama Ekin bana böyle bir şeyden bahsetmemişti. Belki de onun tüm bu olanlardan haberi yoktu, anneleri, onlara söylememeyi tercih etmişti.
Kendime gelip hemen telefonuma sarıldım ve Ekin'i aradım. Defalarca aradım, mesaj attım ama cevap vermedi. Son görülmesi de dün akşamı gösteriyordu zaten...
Acaba ne haldeydi? Nasıldı? Ya da ne hissediyordu? Belki de umrunda bile değildi çünkü babasının sürekli kötü biri olduğundan bahsediyordu, üzülmemiş olabilirdi. Ama üzülmüş de olabilirdi, ne de olsa babasıydı.
Ekin'i yarım saat içinde tam 70 kere aradım ama açmadı. Kafayı yemek üzereydim. Barbaros Karahanlı'yı öldürmüşlerdi. Peki onu öldüren kişilerin Ekin ve Yasin'e de zarar verme olasılığı yüzde kaçtı? Yüzde bir milyon dedi iç sesim. Evet, haklısın iç ses.
Saatlerce evin içinde deli danalar gibi koşuşturup Ekin'i aradım, kendime gelmek için buz gibi suyla defalarca yüzümü yıkadım ve onun zarar görme ihtimalini düşünerek deli gibi ağladım. Allah'ım aklımı yitirmeme gerçekten de çok az kaldı...
Saat artık akşamın yedi buçuğu olmuştu ve ben hala telefonumun başındaydım... Gözümden akan yaşları sildim ve hayatım boyunca yaptığım en çılgınca şeyi yaptım. Uçak biletlerinin satıldığı siteye girip bir Londra uçağı bileti satın aldım...
Evet, yaptığım akıllıca bir şey değildi. Evet, başıma çok kötü şeyler gelebilirdi ama bunları çoktan göze almıştım, göze almam mantıklı olmasa bile. Zaten aşk da çok mantıklı bir şey değildi...
Uçak bu gece saat birde kalkıyordu. Keşke daha erken saatte giden bir uçak bulabilseydim ama elimde sadece bu vardı. Oturduğum yerden kalktım ve odama gittim. Bazamın altına koyduğum sırt çantamı aldım ve içine birkaç parça kıyafet koydum. Cüzdanıma, evdeki tüm nakit paramı ve kredi kartlarımı yerleştirdikten sonra onu da çantama attım. Ardından kulaklık, şarj cihazı ve yeşil pasaportumu da koydum. Başka bir şeye ihtiyacım yoktu...
Çantamı salona bıraktım ve mutfağa girip açlıktan bayılmamak için birkaç şey atıştırdım ama onlar da boğazıma dizildi. Şu an sadece Ekin'in iyi olup olmadığını düşünmekle meşguldü tüm vücut hücrelerim. Bedenim, onu düşünmekten başka bir şey yapmayı reddediyordu.
Ekin'i aramaya devam ettim ama telesekreter bu kez de aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor demişti. Artık telefonu da kapalıydı. Gerçekten harika!
Saat şu an 20.22'ydi. Havalimanına gideceğim saate daha çok vardı ve ben o saate kadar kafayı yiyebilirdim.
Ekin'in İnstagram hesabından Yasin'in hesabını buldum. Onu da defalarca aradım ama açmadı, aktif de değildi zaten. Başka arayacağım kimse yoktu, nasıl haber alacaktım ben bunlardan?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sen Bir Ben
Teen FictionSadece arkadaş edinmek için ufak bir oyun oynayarak, alışveriş merkezinin her bir köşesine kullanıcı adınızın yazılı olduğu kağıtlar bıraktığınızı düşünün. Peki sadece bir kağıt parçası, hayatınızı ne kadar değiştirebilir? Başlangıç : 16.04.2022