"Pekala yani şimdiki lokasyonumuz bahsettiğin şu efsanevi kütüphane mi?" Lalisa'nın vücut bozulmalarının yani glitchlemesinin üzerinden yaklaşık 4 gün geçmişti. Bu günler boyunca boş durmayıp bunun nedenini araştırmıştık fakat elimizde olan tek şey Lalisa'nın o gün "İçimde olan bir şey dışarı çıkmak istiyordu." kelimeleriydi. Lalisa üzüldüğünde ya da morali bozulduğunda arada bir vücudu bozuluyor ve bazen bir yere adım attığında sanki hiç adım atmamış gibi eski yerinde duruyordu. Bu gibi durumlarda yapabileceğim tek şey gidip ona sarılmak oluyordu, ilginç bir şekilde onu yatıştırıyordu da sonrasında o da kollarını dolayıp karşılık veriyordu. Ona sarıldığımda hiç iyi şeyler hissetmiyordum, vücudu her bozulduğunda sanki o bozukluklardan dışarıya negatiflik yayıyormuş gibiydi.
Bu yüzden bir şeyden daha kesinkes emindik: Lalisa'nın içindeki şey her neyse o, kesinlike iyi bir şey değildi.
"Evet, doğrusu tüm kaynaklara bakamadım ve sen de boşuna şaman olmadığına göre artık bu kütüphaneyi kullanabilirsin."
"Yeri nerede tam olarak?" İşler inanılmaz bir şekilde tehlikeli bir hal alıyordu bu yüzden artık sorgulamadan yapmam gerekeni yapıyordum. Dünya'nın sonu bizim ellerimize bağlıymış gibi.
Bunu hem Lalisa hem de yaşayan insanların iyiliği için yapıyordum, şamanlığı sadece Lalisa için kabul etmişim gibi görünebilirdi. Yanlış olmasın kabul etmemdeki en büyük etken oydu, bir şeylerden emin olmamı o sağladı ama her şey bundan ibaret değildi çünkü gidişat hiç de hayra alamet değildi: Özellikle ölünün yaptığı bir şey fanilerin dünyasını etkiliyorken.
"Beni birakıp gitmeni istediğim bir durak oluyordu ya, eğer oraya gidersen mistik ruhlar kalan yolu sana gösterecektir." Yani annem her onu bırakmamı istediğinde aslında o, kütüphaneye gidiyormuş. "Çok geç olmadan gidelim öyleyse." Gerçi Lalisa'ya gelip gelmeyeceğini sormamıştım direkt gideriz diye konuşmuştum, bu yüzden fikrini almak için ona döndüm.
"Gelecek misin?""Tabii ki de, sormadın varsayıyorum." Beraber ayaklandığımızda portmantodaki hafif ince ceketimi üzerime geçirmiş ayakkabılarımı geçirmiş Lalisa'yı bekliyordum. "Jungkook sorun olmazsa bir şey soracağım." dedi kapıdan çıkarken.
"Sor." dedim."Garajınızda dışarıdakilere benzer bir araç varken neden onu kullanmıyorsun?" Bazen Lalisa'nın evde nerede olduğunu merak ettiğim zamanlar oluyordu o vakitler de evi karıştırdığını tahmin edebiliyordum. Garajı ve tavan arasına tabii ki göz geçirmişti. "Biraz külüstür bir araç, aşırı gerekli olmadıkça anısı ve çalıştırması zor olduğundan çok yanaşmıyoruz." Hmmladı ve anladım manasında kafasını salladı.
Araba babamdan kalmaydı: Babam, evde anneme ev işlerinde yardımcı olmaz, şamanlık işlerine karışmaz ve bana pek çocuğu gibi davranmazdı ama arabasının yağını ve suyunu da eksik etmezdi. Kendisini biraz acımasız tanıttığıma bakmayın şeker
gibi bir adamdı, bana pek çocuğu gibi davranmazdı dedim çünkü benden çok külüstür arabası onun biyolojik çocuğu gibiydi. Şakacı bir adamdı biraz, şen şakrak takılırdı ve evin eğlencesini -Ne kadar arabası dışında işe yaramaz olsa da- o getirirdi genelde. Sanırım o yüzden babamı kaybettiğimizde ve annem, babamı kendi eliyle özgürlüğüne uğurladığında evin tüm ışığı kaybolmuş ve annem 3 gün boyunca odasından çıkmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Litost / Liskook³ (Askıda)
FantasyJungkook, ölülerle konuşabilen bir şamanın oğluydu. Aynı zamanda kendisi de ölülerin ruhlarıyla iletişime geçebiliyordu. Peki ya kendini zaten güvende hissetmeyen Jungkook'un başına kötü bir ruh musallat olursa ne olur? Litost: Başkasına zarar verdi...