Kütüphanede zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım, bir yandan Lalisa'ya okuduğum kitaplarda neler olduğunu anlatırken bir yandan işime yarayacak bilgileri not almaya çalışmıştım.
Yani, not kağıdım bomboştu çünkü daha bizimkisi gibi bir olaya benzer bir olaya denk gelmemiştim.
Lalisa ise hiç sıkılmamış ve pür dikkat beni dinlemişti, o muhtemelen; onu geri getirebileceğime dair atıp tuttuğum laflarım yüzünden odaklı bir şekilde beni dinlemiş ve işine yarayacağı bilgileri aramıştı.
Tabii bunun farkında olduğum için her ağzımı açtığımda içim içimi yemiş, oturduğum sandalye diken gibi batmıştı.
Artık yorulduğumu anladığımda önümdeki kitabı kapatmış ve Lalisa'dan özür dilemiştim. Bunca zaman beni dinlediği ama istediği bilgileri duyamadığı için.
"Sıkıntı yok Jungkook, seni dinlemekten keyif alıyorum." Dediğinde ise kalp ritmimin değiştiğini hissetmiştim, vücudum dalgalanmıştı. Bunla beraber bir anda gelen cesaret yüzünden "Ben de seni çizmekten zevk alıyorum." Diyerek çizdiğim tüm portreleri çıkarıp masaya vurmamak için zor durmuştum.
Zaten istesem de yapamazdım evde değildim ama bi yapma isteği gelmedi değildi yani.
Kütüphaneden çıkmadan önce başlığı dikkatimi çeken 3 kitabı almış ve kütüphanenin koruyucusuna, buradan aldığım kitapları fani olan kimseye elletmeyeceğime dair yemin etmiş, ellerimin kesilmesi ile tehdit edildikten sonra kapı dışarı edilmiştim.
Elleyebilecek tek kişin Taehyung olması ve onun bunu duyarsa oturup ağlayacağı gerçeği yüzüme çarpmıştı. Elletmek yasaktı ama içeriğini konuşamazsınız dememişti, hallederdik bir şekilde. Fakat öncelikle Taehyung'un başına gelecek hiçbir şeyden sorumlu olmadığımla ilgili bir anlaşma imzalamalıydık.
Koca ağacın içinden çıktığımızda havanın aydınlanıyor olduğunu fark ettik, onca süre ağaç içinde kaldığım için unuttuğum telefonumdan saate bakmış ve neredeyse sabaha karşı ev kapısından içeri girmiştik.
Kafamı yastığa koyduğum gibi kaldırmaya gelen annem yüzünden şu anda: Ağzımdan akan uyku salyalarım, acıyan kuru gözlerim ve dik tutamadığım kafamla birlikte annemin karşısında kahvaltı sofrasındaydım.
Annem de halimden anlamıyormuş gibi ağzımdan laf almaya çalışıyordu. "Hmm, demek Lalisa'ya onu geri hayata döndürebileceğinle ilgili yalan söyledin."
"Evet." Daha sonra ne dediğinin farkına vardım ve bu, beni ayakta olan uykumdan uyandıran o cümle oldu. "Hayır. Dur, ne? Sen nasıl biliyorsun?"
Uyku halimden dolayı Lalisa'nın burada olup olmadığını bilmiyordum ve annemin ağzından kaçırdığını, foyamın ortaya çıktığını düşünmüştüm. Halbuki Lalisa evde değilmiş. Derin bir Oh çektim.
"Kuşlarım söyledi." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Litost / Liskook³ (Askıda)
FantastikJungkook, ölülerle konuşabilen bir şamanın oğluydu. Aynı zamanda kendisi de ölülerin ruhlarıyla iletişime geçebiliyordu. Peki ya kendini zaten güvende hissetmeyen Jungkook'un başına kötü bir ruh musallat olursa ne olur? Litost: Başkasına zarar verdi...