ansızın.

1.5K 103 5
                                    

Göktürk yatağından kalkıp sabahlığını giyindi. Cihan ona bakarken alt dudağını ısırmış, ardından kendini yatağa bırakmıştı. Göktürk ağır adımlarla kapıya ulaştığında bıkkınlıkla kapıyı açtı. Sulu gözleriyle ona bakan oğlunu kucağına aldı. Babasına sarılan çocuk ağlamaya başlamıştı bile. Babasının acı çektiğini hissediyordu ve ağlamaktan kendini geri alamıyordu. Onun üzülmesini sevmiyordu, babasına en çok gülümsemek yakışıyordu. 

"Umut baban seni ağlarken görürse daha çok üzülür." Göktürk oğlunun sırtını sıvazlarken konuştu. Adımları oğlunun odasına yönlendirdi. Umut burnunu çekiyor, babasının ensesinde ki saçlarıyla oynarken, ağlamamak için sarkıttığı alt dudağı titriyordu. Umut bir hataydı belki ama güzel bir hata. 

Beş sene önce Arel ile ilk mühürlendikleri zamandı. Mühürlendikten bir süre sonra kızışma dönemine giren genç omegaya karşı koyamamıştı Kral Alfa.

Öyle tatlı, öyle şehvetli kokuyordu ki. Aşık olduğu diğer adama ihanet etmekten kendini alamamıştı.

Teni şeker gibiydi. Çok tatlı.

Ve Göktürk şekerden nefret ederdi. Lakin eşinin tatlı tadı onu doyumsuzluğa sürüklemişti. Eşinin güzelliğine kapılmamak için o geceden sonra daha bir uzak kalmaya çalışmıştı Göktürk. Vebalıymış gibi davranmaya başlamış, Cihan' ın yanından bir an olsun ayrılmamıştı. Ve Arel ardından Umut'a hamile kalmıştı. Hamile olduğunu öğrenen toy omega aralarının yeniden düzeleceğini sanmıştı. Ama öyle olmamış, Alfa ondan olanağı varmış gibi daha çok uzaklaşmıştı. Haberi duyan aileleri oldukça sevinçle karşılamış, onlara güzel hediyeler göndermişti.

 Arada ziyaret ediyordular ve o zamanlar mutlu bir aile tablosu çiziyordu genç çift. Arel o anların keyfini çıkartıyordu içten içe. Ne kadar sahte bile olsa, yanında olması, ona gülümsemesi ona yetiyordu. Kısacık süreden zevk almayı, onunla mutlu olmayı öğrenmişti hiç istemede bile.. Omega hamiliği süresince zorluk yaşamış ama bunu eşine belli etmemeye çalışmıştı. Göktürk ' de pek ilgili değildi, her zaman olduğu gibi... Bazı geceler yanında yoktu. 

Aslına bakarsak, çoğu gece yanında yoktu. Babası bunu duysa biliyordu ki onu öldürürdü .Babası Ertuğrul Cankurt.

Hala yaşayan tek Kral Alfa. Ve kendi soyundan bir başka Kral Alfaya sahip olan tek kişi. Tahta Göktürk olsa bile, babası daha güçlüydü. Ona karşı çıkamıyordu, istese de yapamıyordu bunu. Hem kendisi hem de içinde ki kurt ondan korkuyordu. Ama Ertuğrul iyi bir babaydı. İlgili, sevgi dolu bir baba.

Yaramazlık yaptığında bile onu azarlamazdı, ama ters tarafı gerçekten korkunçtu. Aklına babası gelince gülümsedi. Diğer babasına olan sadakati, aşkı, saygısı. Kaç yıl geçmişti sahi? 26 mı? Daha mı az? Şuan da babasının annesiyle evlendiği yaştaydı. Babası hem oğlunu hem eşini güzel bir şekilde severken o neden eşini, oğlunu sevemiyordu? Genç yaşta mühürlenmiş ve baba olmuştu. Belki de bu yüzden sevemiyordu.

Sevmek istiyordu.

Ama bir şey ona engel oluyordu.

İlk uzaklaşmaya başladığında çok denemişti, onu yeniden sevmeyi, korumayı... O an da hayatına Cihan girmişti. Utangaç bakışları, hafif gülümsemeleri, ufak tefek haylazlıkları, güzelliği, kahverengi gözleri, yüzünü avuçladığında avuçlarına sığan küçücük yüzü, ince dudakları... Alfa' ın kalbini hızlandırmıştı. 

Belki de gerçek aşkı Cihan' dı? Kader eşleri olmaları onu sevip aşık olacağı anlamına gelmiyordu ki? Sahte avuntular, tutunduğu ince bir ağaç dalıydı sadece. Her an kırılabilecek ve onu bozguna uğratacak bir dal. Lakin Arel herkesin arzuladığı bir omegaydı. Güzelliği bir yana, kişiliği de çok güzeldi onun. Saygılı, kibar, yardım sever bir omega. O gülümseyince kiraz çiçekleri açardı bir zamanlar Göktürk için, o gülümsediğinde güneş daha parlak olurdu. Ağladığında ise ay karanlık olurdu. Doğa bile hayrandı sanki ona. 

Göktürk düşünceleri arasında alt dudağını ısırdı. Oğlunu yatağına yatırıp anlından öptü. İçinde ki kurdu ona eşinin yanına gitmesini söylüyor, dişlerini çıkarıp hırlıyordu. Saraydan çıkıp hızla kurt formunu alırken, üzerinde ki sabahlık yırtılmıştı bile. Koyu kırmızı kürkünün arasında ki siyah renkler oldukça büyüleyiciydi , diğerlerine de nazaran bedeninin daha büyük oluşuyla ' ben güçlüyüm' diye haykırıyordu sanki.

Hızla eşinin yanına koşarken onun kokusunu alıyor, üzülmekten kendini geri alamıyordu. Ne çok acı çektiriyordu eşine Alfa. Pişman mıydı bu durumdan? Elbette pişmandı. Onu özgür bırakmaya çalışmış, mührü kırmak için çok uğraşmıştı ama olmuyordu. Belki de mührün bu kadar güçlü olma sebebi Arel' in onu hala ilk gün ki gibi sevmesiydi? Kim bilir. Arel yere kendini bırakmış, kar ile bir bütün haline gelirken ağlıyordu. Boğazı acıyordu, içinde ki narin kurt acıyla inliyordu. Birçok yara alan, kabuk bile bağlamayan yaralara sahip olan narin kurdu, o yaraları açan celladını istiyordu.

Eşini istiyordu.

Ve biraz sevgi.

Kıyafetinin örtmediği çıplak teni ve bileği acıyordu. Kar tenini yakıyordu lakin o bunu umursayacak kadar önemsemiyordu.

"Arel." Göktürk ona seslendiğinde hafifçe gülümsedi. Ama yüzünü kardan çekmedi. Bakmak istemiyordu ona. Yüzünde ona acıyan, hor gören bir ifade varsa dayanamazdı. Arel doğduğu andan beri eşine bağlıydı. Kaderleri bir yazılmıştı onların, onun eşi olarak dünyaya gelmişti Arel. Çocukken her şey çok güzeldi. Beraber güler, eğlenirlerdi. Yarışmalar yapardılar. 

Ama bir gün ne olduysa Göktürk değişti. 

Bambaşka bir insan oldu. 

Bir gün, aniden. 

Ansızın.

Yarının KavgasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin