güzelsin

1.2K 81 21
                                    

Göktürk gözlerini açıp derin bir nefes aldığında nedendir bilmiyordu ama bunun gördüğü son rüya olduğunu hissediyordu. Dudaklarını yalamış, başını elleri arasına almıştı. İçinde anlam veremediği bir mutluluk vardı. 

Adeta uyanmıştı. Gözlerini kapatıp yeniden derin bir nefes aldığında düşünmeye ihtiyacı olduğunu hissediyordu. Neden böyle rüyalar görmüştü. Farklı senaryolar, farklı ayrılıklar. Bunların kehanetle bir ilgisi var mıydı? Kahin onunla oyun mu oynuyordu yoksa dalga mı geçiyordu? 

"Aşağı in." aniden duyduğu sesle gözlerini açıp etrafına bakındığında kimseyi göremedi.

"Aşağı in." diye yeniledi ses. Göktürk yorganını yan tarafa attığı zaman Cihan' nın yatağında olmadığını fark etti. Kaşlarını çatarken ayakları kendiliğinden hareket ediyor gibiydi. Bakışları yataktaydı ama ayakları onu çoktan odanın dışına çıkarmıştı bile. Yavaş adımlarla odadan çıkmış uzun koridorları sessiz bir edayla yürüyordu. Yekta karşısına çıktığı zaman durdu ve ona baktı.

Genç hekimin gözleri kızarıktı ve kalbinin kırık olduğu her halinden belliydi. Ona üzülmüştü ama onun iyi olmasını diledi içinden. İyi biriydi genç hekim. 

"İyi adamsın Yekta." demiş hafifçe gülümseyerek omuzunu sıvazlamıştı. Başka bir şey demeden yürümeye devam etti. Nereye gideceğini bilmiyordu ama ayakları biliyordu. Onu gören muhafızlar eğilip selam veriyordu, Göktürk' de yüzünde ki huzurlu tebessümüyle onlara karşılık veriyordu. Oğlunun odasının önüne geldiğinde yanan mumun ışığını gördü. Kapıya yaklaşıp araladığında, oğlunun yatağının yan tarafına diz çökmüş, dirseklerini yatağa yalmış bir şekilde durduğunu gördü. Minicik ellerini sımsıkı kenetlemiş dua ediyordu.

"Lütfen Tanrım. Babam bizi sevsin." oğlunun küçük yakarışı içini acıtmıştı.

"Umut." dediğinde babasının sesini duyan ufaklık heyecanla kapıya dönmüştü.. Tanrı onun sesini duymuş muydu yoksa? Göktürk yere diz çöküp kollarını açtığında Umut koşarak babasına sarıldı. Göktürk oğluna sımsıkı sarılmış, onun bebek kokusunu içine çekerken, yüzüne, saçlarına öpücükler konduruyordu. Umut bu sevgiyle kıkırdıyordu. Oğlu nasılda güzeldi. kucağında ki oğluyla ayağa kalmış onu yatağına uzandırmıştı. Üstünü örtüp anlına ufak bir öpücük kondurdu. 

" Şimdi uyu bir tanem. Yarın sen ben ve Arel baban piknik yapacağız. "dedi ve yeniden anlını öpüp mumu söndürüp odadan çıktı. Kendini gerçekten huzurlu hissediyordu. Umut' u korumak için canından vazgeçerdi. Saray mutfağına giden merdivenleri inmeye başladığı zaman Cihan' nın sesini duymaya başlamıştı. Biriyle konuşuyordu. Adımları oldukça sessizdi. Çıplak ayaklı olmasına rağmen mermerde ses çıkartmıyordu. Onları yeterince duyabileceği bir noktada durup onları dinlemeye başladı. 

"İksiri getirdin mi?" Cihan' nın heyecan dolu sesini duyduğunda kaşlarını çattı. İksir mi?

"Getirdim. Sen Kral' ın kanını aldın mı?"

"Aldım, merak etme. İksir güçlü umarım bu sefer. Geçen hafta onu zor etkim altına aldım." dediği anda Göktürk' de ipler kopmuştu. Yavaşça geriledi ve indiği merdivenleri geri çıktı. Nedensizce bunu biliyor gibiydi. Şaşırmamış, ondan nefret bile etmemişti.

"Yasin." dedi sakince. Muhafızların başı olan Alfa Yasin , Kral' ın yanına gelip selam verdi.

"Sağdık adamlarını topla ve mutfağa gidin. Cihan ve yanındakini tutuklayın. Dirileri çıkmayacak bu saraydan. Ne yaparsanız yapın." dedi sakince ve eşinin yanında gitti. 

Soğuk bir kış öğleni.

Dışarıda tek bir ses dahi yoktu. Sadece rüzgarın uğultusu duyuluyor ve akşam büyük bir fırtınanın yaklaşmakta olduğu haberini veriyordu.

Yarının KavgasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin