Göktürk babasının kalbini söktükten sonra bambaşka bir adam olmuştu. Tek bir hatayı bile kabul etmiyordu. Çalışanlarına sürekli bağırıyor, onları işlerinden kovuyor ve gerekirse onlara işkence yapılmasını emrediyordu.
Arel odasından çıkmıyordu. Oğluna zarar verebilir düşüncesi içini kemiriyordu. Kral Batuhan ise sarayda ki bir odaya kilitliydi, yanına kimse giremiyordu. Sadece hizmetçileri ki onlarda sadece belli saatlerde odaya girip çıkıyordular. Kral Göktürk' un emri bu şekildeydi. Eşinin yaşını tutan omega, yaşayan bir ölüye dönmüştü. Arel tırnaklarını kemirirken penceresinden dışarıya bakıyordu. Bir zamanlar sevdiği adamın bir canavara dönmesi onu korkutuyordu. Kendi babasını gözünü kırpmadan öldüren birinin eşini ve çocuğu öldürmeyeceğinin garantisi yoktu. Durum ne olursa olsun asla eşine ve çocuğuna zarar vermez diye düşünüyordu. Tavırları bile o şekildeydi ama.. Cihan denen omega hayatlarına girdiğinden beri hiçbir şey olması gerektiği gibi gitmiyordu.
O omegada tuhaf olan bir şeyler vardı ama Arel bunu anlayamıyordu. Ve o sırada Kral Batuhan' ın de ölüm haberi duyuldu.
2 ay sonra.
Cihan gülümseyerek aynada gördüğü yeni mührüne baktı. Gözleri dolmuş, cildi ışıldamaya başlamıştı. Kalbi sanki ikiye bölünmüş ve iki farklı duyguyla atıyordu. Biri kendinin heyacanıydı diğeri ise Göktürk' un düzenli kalp atışları. Demek biriyle mühürlü olmak böyle hissettiyordu. Sanki aralarında ki bağ daha da güçlenmiş, içinde ki kurdu farklı bir cilveyle eşinin yanına gitmek istiyordu.
Eş...
O an çok güzel bir cümle oldu. Sahtelik ve yalanlar olmasaydı.
"Sevgilim." dedi yatakta uyuyan eşine doğru ilerlerken. Göktürk gözlerini açmadan sadece mırıldandı. Çok uykusu vardı açıkcası.
Dün gece çok yorulmuşlardı. Dilini dudaklarında gezdirirken kan tadını aldı ama bunu umursamadı. Seviştikleri sırada Cihan' ı ısırmayı seviyordu çünkü.
"Bak mühürlendik." demesiyle Göktürk gözlerini açarak ona baktı. Kaşlarını çattı.
"Ne?" diyebildi sadece. Bu nasıl olurdu ki? Kendisi hala Arel ile mühürlü değil miydi? Nasıl olurda birden Cihan ile mühürlenebilirdi ki? Bu duruma oldukça sevinmişti ama aklını kurcalayan sorular vardı elbette. Ve nedense sevinmesinden çok aklına gelen sorularla cevap aradı saniyelik birimde.
"Sonunda aşk kazandı." Cihan mutlulukla konuşup Göktürk' e sarıldığında, Göktürk' de ona katılırcasına güldü ve eşinin çıplak omuzlarına öpücükler kondurmaya başladı. O sırada kapının çalınması ile Göktürk' ün gözleri buz mavisine dönüştü. Kim eşiyle olan bu güzel sabahı bozmaya cüret ederdi? Çarşafı Cihan' a dolamış ve öfkeli adımlarla kapıyı açmış, karşısında kim olduğunu umursamadan ellerini onun boğazına sarmıştı.
"Nasıl cüret edersin eşimle bu sabahı bozmaya?" Ayakları yerden kesilen omega korkuyla ağlamaya başladığında, Göktürk bunun eski eşinin hizmetlilerinden biri olduğunu fark edip onun boğazını bıraktı. Olduğu gibi yere yığılan omega öksürmeye ve nefes almaya çalışıyordu.
"Ne vardı?" omega yatağın üzerinde bulduğu kağıdı Kral' a uzatıp oradan kaçtı. Göktürk kağıdı okurken hiçbir şey hissetmiyordu. Sadece alayla gülümsedi ve kağıdı paramparça edip odasına geri döndü. Cihan meraklı gözlerle eşini izliyordu.
"Ne oldu hayatım?"
"Ne olacak o küçük sürtük, piç kurusuna kaçmış. Doğurduğu piçi de almış gitmiş." dedikten sonra yeni mühürlediği eşinin mührüne ufak bir öpücük kondurdu. O sabah hayatının en güzel sabahıydı. Daha önce hiç bu kadar canlı hissetmemişti. Tanrı onlara acımış olmalıydı. Yıllardır süren bu aşkı sonunda o da kabullenmiş ve kutsamıştı belli ki.
Arkın olanları uzaktan izlerken içi yanıyordu adeta. Onları kaç kere uyarması gerekiyordu. Ah zavallı omega. Aptal Kral Alfa'ın gözlerini bir an önce açmasını istiyordu..
Ama yapabileceği bir şey yoktu. Yanında yılanlarını seven kadın önce kahine sonra onun baktığı yere bakmıştı.
"Eşini sevmese bile asla ona böyle hitap etmezdi." diye yorumda bulunduğunda Arkın yeniden derin bir nefes aldı.
"Biliyorum."
"Ne oldu öyleyse?"
"Kehanet..." dediğinde kadın göz devirdi.
"Ne kehanetmiş ya. Benim kehanetim ne peki?" alayla sorduğunda, Arkın ona bakıp gülümsedi.
"Bilmiyorum Medusa. O yüzden senin yanında mutluyum." dedi sadece. Kadın derin bir nefes alıp konuştu.
"Neden müdahale etmiyorsun?" Sonunda ağzındaki baklayı çıkarttığında, kahin başını olumsuzca salladı.
"Yapamam."
"Ama neden? Sen kahinsin." Uzaktan bakıldığı zaman çok basitmiş gibi duruyordu ama değildi. Çünkü kahinin yapacağı herhangi ufak bir hareketin sonucu felaketle sonuçlanabilirdi. Sonraki günlerde Cihan' nın gebe olduğu anlaşıldığında dünyalar resmen Göktürk' ün olmuştu. Sonunda sevdiği adamla bir çocukları olacaktı. Ondan sonra tahta geçecek, onun gibi Kral Alfa olacak bir çocukları olacaktı.
Cihan' nın gebeliği boyunca Göktürk onun bir dediğini iki etmedi. Saray ikisine kapanmıştı. Sadece kendi mutluluklarını düşünüyor, kendi karınları doyduğunda gerisini umursamıyordular. Kabilede ki her ağaç kesilmiş onları ısıtmak için saraya geliyordu.
Açlıktan ve soğuktan halk ölüyordu. Savaşlar başlamıştı. Hem kendi halkı hem de insanlar kayıplara uğruyordu. Yıllardır süren barış ve sükûnet çoktan son bulmuştu. Yıllar önce babasının yendiği düşmanlar yeniden ayaklanmış ve halkı kendi isteklerine göre yönetiyordular.
Canlı kelimesinin altı çizili çünkü aslında mecazen kullandım. Ölü anlamında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarının Kavgası
Weerwolf"Çok güzelsin." Dedi Alfa omegasına bakmadan. "Hem de çok. " dedi. Omega sessizce yanında duruyordu. "Ama bu beni sevmen için bir neden değil. " dedi. "Üzgünüm. " dedi ona bakmadan arkasını dönüp gitti sevdiği omeganın yanına.