Göktürk yatağından sıçrayarak uyandığı zaman küfür etmeye başladı. Bu nasıl bir kabustu böyle? Yatağından kalkıp sabahlığını giydiğinde yatağında uyuyan omegaya baktığında boynunda ki mührü gördü. Acaba gördüğü rüya değil de gelecek miydi? Hızlı adımlarla odasından çıkmış Arel' nin odasına girmişti. Arel pencereden dışarıya bakıyordu. Açık olan pencereden içeri süzülen kar taneleri narin cildine düşüyor, saçları hafif bir meltemle kıpırdıyordu.
"Yekta ile gitmene izin veremem." dediği an, Arel sıçrayarak arkasına döndü.
"Ne?" diyebildi sadece.
"Yekta ile gitmene izin veremem. Vermiyorum." dediği zaman Arel kahkaha attı.
"Alfa sen iyi misin? Yekta' da kim?" şaşkınlıkla sorduğunda Göktürk kaşlarını çattı.
"Hekim." diyebildi kısık bir sesle. Arel başını sağa- sola sallayıp derin bir nefes aldı.
"Omeganın yanına gitsene Alfa." Arel' nin sesi sanki ruhunu kaybetmiş birini andırıyordu.
"Ben özür dilerim." diyebildi sadece.
"Niçin özür diliyorsun? Beni yalnız bıraktığın için mi? Mührümüzü zorla kırıp ölümle burun buruna gelmemi sağladığın için mi. Teessüf ederim beni yalnız bırak. " demiş cevap beklemeden arkasını dönmüştü. Göktürk sadece ona bakıyordu. Kafasının içi zonkluyordu, kurdu sanki sonsuz bir uykuya yatmıştı büyük bir yasla. Neler oluyordu işin aslı bir bilgisi yoktu. Yekta neredeydi? Mühürlerini beraber isteyerek kırmamışlar mıydı? Cevabını bulamadığı sorularla odasına çoktan varmıştı. Cihan şiş karnıyla yatakta oturmuş ona bakıyordu. Göktürk odaya girdiğinde yüzünü buruşturdu. Gözleri saniyesinde dolmuştu.
"Neden onun yanına gittin." dedi sadece. Göktürk cevap vermeden yatağın içine girdi ve yorganı üstüne çekip gözlerini kapattı. Gördüğü rüyalar genellikle bir saat içinde hafızasından siliniyordu. Ve o da hayatını geri yaşıyordu.
Bu sefer bir ölüm olmamıştı ama çok da huzurlu bir hayatı olmadı. Umut ve diğer çocukları pek iyi geçinmiyordu. Ama ikizler abilerine yine de saygı duyuyordular çünkü zorundalardı. İlk çocuktu ve babasından sonra taht ona kalacaktı. Saray ve yönetim. O öldükten sonra bile kimseye kalmayacaktı bu saray.
Cihan ve Arel hiç karşı karşıya gelmiyor, koridorda birbirlerini gördükleri anda yollarını değiştiriyordular. Yıllar içinde Arel daha az konuşmaya başlamıştı. Umut ise büyükbabası Ertuğrul ve amcası Şahin' in bulduğu formül ile savaş eğitimi alıyordu. Gönüllü alfalardan kan alınıyor ve bu kan çeşitli bitki özleri ile birleştirip savaşa gitmek isteyen omegalara veriliyordu. Böylelikle bir omega alfa kadar güçlü olabiliyordu. Bu rüya böyle bitti. Ölen olmadı ama mutlu olan da olmadı.
Huzurla ölen de olmadı. Eksik kaldı bazı cümleleri, duygular, serzenişler. Eksik kaldı bazı yaslar. Ninelerin ağıtları süsledi her gece düşlerini. Ninelerin ağıtlarını duydular yüreklerinin sesi olarak. Sabırları yetmedi sonsuzluğun dilini anlamaya. Son olmaya başladıklarında ise bu sefer onlar ağıt yakmaya başladı.
Çünkü hazır değillerdi son olmaya.
Daha yeni uyanmış gibi hissediyordular lakin zaman bir kumdu ve rüzgar onun sürükleyicisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarının Kavgası
Werewolf"Çok güzelsin." Dedi Alfa omegasına bakmadan. "Hem de çok. " dedi. Omega sessizce yanında duruyordu. "Ama bu beni sevmen için bir neden değil. " dedi. "Üzgünüm. " dedi ona bakmadan arkasını dönüp gitti sevdiği omeganın yanına.