el ele, on bir

2.9K 544 477
                                    

tam da camın karşısında uyuduğum için güneşle beraber açtım gözlerimi, ilk önce yüzüm buruştu ama sonra karşımda uyuyan Jisung'u gördüm. keşke kelime haznem çok olsaydı da onun uyuyan halini tanımlayabilecek bir kelime bilseydim.

dört dil bilen ben onun güzelliği karşısında bir tanım bulamıyordum.

sekize kadar say chan, sakinleş.

bir, iki, üç... Jisung çok güzel... dört, beş, altı.

keşke her sabah bu görüntü ile uyansam, yedi, sekiz.

iyisin.

iyiyim.

ellerimi yere dayayarak ayağa kalktım önce, ellerimi ve yüzümü yıkayıp cumartesiye özgü olan havlumla kurulayıp geri döndüm. her ne kadar yerden ısıtmalı da olsa ev, bakışlarım ellerime indi.

dün dokundum, bugün de dokunabilirim ona.

onun için kendimi aşmalıyım. ben onun için kendimi aşabilirim.

yavaşça eğildim, Jisung'u uyandırmamaya çalışarak ellerimi bacaklarının altına ve sırtına koydum, zayıf olan bedenini kolayca kaldırıp ilerledim ve kendimin bile tahmin etmediği bir şey yaparak yatağımın üzerine bıraktım.

benim her şeyim özeldir, kimse dokunamaz ve onlar dokunamadığı gibi ben de kimseye kolay kolay dokunamam, korkarım, tereddüt ederim, milyonlarca düşünce geçer zihnimden.

ama Jisung onları durduruyordu, bazen saymayı unutuyorum, bazen kaçıncı saniyede kaldığımı, bazen düşünmeyi ve kimin zaman da kendimi ona dalmış bir şekilde buluyorum.

fakat bunlar güzel.

eşyalarımı beraber kullanabiliriz.

dolaptan aldığım örtüyü üzerine örtüp odadan çıktıktan sonra evimi temizledim her cumartesi gününün ilk rutini olarak. eve yayılan o temiz kokuyu seviyorum bana iyi hissettiriyor.

sonra kahvaltı hazırladım bize, kırk iki dakika elli saniyede anca ortaya güzel bir kahvaltı çıkarabildim ama bence başarılıyım hehe.

kahveleri koyduğum vakit evin içini koşturan adım sesleri doldurdu, ben arkamı dönemeden dudaklarımda bir gülüş oldu ve sonra hızlı bir şekilde sırtıma sarıldı Jisung, yanağını sırtıma yaslayıp ellerini karnımın üzerine birleştirdi.

kalbim hızlandı, öyle bir hızlandı ki yemin ederim genç yaşta kalp krizi geçireceğimi sandım.

sımsıkı sarıldı bana.

"günaydın." dedi.

güldüm. "günaydın."

sevgiliyiz gibi hissettim, izlediğim dizilerdeki gibi.

"ben uyurken beni taşımışsın, dokunmam sorun olmaz diye düşündüm." deyip ellerini genişletmişti ki ellerini tutarak geri karnımın üzerine birleştirdim.

"sen," dedim tüm cesaretimle. "dokununca iyi hissediyorum, çekinme."

kıkırdayıp sarılmaya devam etti Jisung bu laflarımla, kahveleri hazırlamaya devam ettim ben de. sonra masaya oturduk, "gidiyoruz değil mi?" diye sorduğunda kafamı salladım. "gidiyoruz."

onu gezdireceğim, okuldan bağımsız, sadece kendimizin belirlediği bir aktivite var ve onu daha fazla görme şansı beni her zaman mutlu eder.

kahvaltıdan sonra Jisung mutfağı toplamama yardım etti ben de ona çikolata deposundan çikolata verdim, güldü. hazırlandığımda evden çıktık, ilk önce onun yurduna gittik. ben kapıda beklerken koşarak içeri girdi, on yedi dakika on bir saniye sonra da aynı şekilde koşarak aşağı indi.

sweet night, chansung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin