4: Steve

604 60 10
                                    

Paraları hızlıca cebime sıkıştırarak çantamı da tutup ayaklandım. Kahretsin.

"Steve-"

Ellerini kaldırarak dudaklarımın hizasında salladı.

"Shh, sessiz ol."

Tek kolumdan tutarak beni karavan parkının toprak patikasına çıkarırken ağzımı bile açmamıştım. Burada ses çıkarıp kendimi karavan sahibinin ellerine teslim etmek istemiyordum.

Toprak yola çıktığımızda anca konuşmaya başlayabilmiştim.

"Steve be-"

Sözümü ikinci kere kesti. "Tamam bir açıklama yapmana gerek yok. Ama bize söyleyebilirdin."

İki yabancıya evsiz ve parasız olduğumu mu açıklamamı bekliyordu benden. Konunun uzamasını istemediğim için çaktırmadan değiştirdim.

"Robin çocukların olduğunu söyledi."

Kıkırdadı. Bir yandan da kravan parkının çıkışına doğru ilerliyorduk. Yeri biliyor sayılırdım artık. Beni bir iki öğün idare edebilecek parayı bulmuştum. Gece burda kalmama gerek yoktu, hem belki gezerek sabahlardım.

"Evet arkadaşlarım var." Gülümsedi. "Altı küçük nugget, tanısan çok seversin." Güldüm. "Çocukları sevemiyorum."

Çocukları sevmeme sebebim bir çocukluk yaşamamış olmam mıydı emin değildim ancak gördüğüm çocukların bende oluşturduğu tek duygu kıskançlıktı. O mükemmel Amerikan rüyası hayatlarını huzurla yaşıyorlardı, tek dertleri okuldu ancak her şeyden şikayet etmeden de duramıyorlardı.

Çok ciddi bir şey anlatır gibi konuya girdi.
"Bir tane kıvırcığım var; Dustin, onu görsen delirirsin. Deli fişek biraz."

İlk ondan bahsettiğine göre bu gece beni ekmesinin sebebi o olmalıydı. "Onu görmeye mi geldin buraya yoksa burada mı yaşıyorsun?"

Kafasını iki yana salladı. "Hayır hayır ikisi de değil. Max'i görmeye geldim." Elini saçlarının arasına daldırıp saçlarını düzeltti. "O biraz, mutsuz." Telaşla kafasını bana çevirdi. "Yoksa emin ol ekmezdim senin gibi bir güzelliği."

Bana daha ne kadar farklı şekilde yürüyecekti. "Nesi var?" Soru istemsizce dudaklarımdan çıkıvermişti. Onun bunu duymasıyla da yüzündeki bütün gülümseme silindi.

"Geçen yıl bir alışveriş merkezi yangınında abisini kaybetti. Bugün de okula gitmediğini öğrenince kontrol etmek istedim."

Yaptığı şey çok iyi niyetliydi. Belli ki gerçekten çok değer veriyordu bu çocuklara. Bu sırada ana yola çıkmıştık bile. Konuyu değiştirmeliydim. As önce Dustin'den bahsederken çok mutlu olduğu için konuyu diğer çocuklara çekme ihtiyacı duydum. Nereye gittiğimizi sormama gerek yoktu zaten gidecek bir yerim yoktu. O yürüyordu ben de yanından ilerliyordum.

"Diğer çocuklarından da bahsetsene."

"Lucas var. O da basketbola sardı bu aralar. Popüler çocuklara kaydı yani." Son cümlesini söylerken kıkırdadı. "Mike var, of o cidden çok sinir bozucu ama sevdiriyor kendini bir şekilde." Bunu söylerken gözlerini devirmişti. "Sonra Will var. O Kaliforniya'da ama, oraya taşındılar geçen sene Eleven'la birlikte."

Adım atmayı durdurdum. "Eleven mı?" Benim durduğumu fark edince o da durdu. "Evet, ne oldu ki?" "Çocuğun adı on bir mi gerçekten?" Tanrım ne garip aileler vardı.

Biraz duraksadı. "Hayır o bir lakap. Gerçek adı Jane Hopper. Eski şerifin kızı."

"Şerifiniz de mi Kaliforniya'da?"

Kutsal; Eddie MunsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin