Hande'yi annesiyle beraber eve gitmesi için ikna etmeyi çok şükür başardım. Konferans henüz bitmemişti, ama gitmek istemedim. Ben de kantinde oturmayı tercih ettim. O Merve kafasızının olmayan kafasını kopartmak istiyordum. Üzerinde farklı işkenceler denemeyi öyle çok arzuluyordum ki tarifi mümkün değil.
Kantinin bahçeye bakan penceresine yakın bir yerde oturarak elimdeki çayı yudumlamaya başladım. Konferansın bitmesine yarım saat civarı vardı. Ne mutlu bana! Şu an yapabileceğim tek şey Merve'ye cezasını en iyi şekilde nasıl verebilirim onu düşünmekti. Bahçeyi didik didik dikizlerken Merve'ye vereceğim cezayı buldum. Vereceğim ceza karşısında o kendinibilmezin tepkilerini hayal edince kendimi tutamadan sırıtmaya başladım."Aklını kaçırdı herhalde"
Merve'nin beni sinir eden ses tonu onu hemen tanımamı sağlamıştı. Suratına tükürecekmiş gibi baktım! Görmekten tiksiniyordum onu! Sorunlu yaratık!!
"Sana dedim. Kendi kendine niye gülüyorsun? Hande'nin üzerini boyamam hoşuna gitti herhalde"
Bu kız ona saldırmam için yer arıyordu resmen.
Elimde sinirden sıkıca tuttuğum kartondan yapılmış bardak iyice büzüşmüştü. Yarısına kadar doluydu. İçindeki çay soğumuş olduğu için de üzüldüm. Keşke sıcak olsaydı ve ağzına kadar dolu olsaydı. Merve'nin suratına fırlatabilirdim. Her neyse. Elimdeki de onu gıcık etmeye yeterli zaten. Hiç bir sey söylemeden elimdeki çayı Merve'nin saçına döküp, bardağı yüzünün tam ortasına yapıştırdım. Normalde sakin biri olduğumdan Merve benden böyle birşeyi asla beklemiyordu. Şaşkınlıkla ve panikle ellerini saçlarına götürürken ben yanından geçip sınıfa gitmeye başladım. Yanındaki Gizem de nasıl arkadaşsa hiç tepki vermemişti. Sinirlerim tepemdeydi hala. Konferanstakiler dağılmıştı, salondan çıkanların arasında gözlerimle Emre'yi aramaya başladım. Hah !! İşte, Mert'in dediği bir şeye kafa sallıyor. Tipe bak ya. Nasıl tatlı. Daha saniyeler önce en berbat duyguları yaşarken Emre'yi görmek ona her ne kadar rezil olsam da rahatlatıyordu. Emreler de sınıfa ben de sınıfa gideceğimizden onların arkasına takıldım. Maksat Emre'ye birazcık da olsun yakın olayım. Açıkcası kulak misafiri de olmak istedim. Eveet biraz daha yakınlaşayımm.
"Ya Emre, yarın bize gelsene. Annem de evde yok hem"
"Hayır ya. Yarın bir işim var"
"Ne işin var, hayırdır?"
Ayy çok merak ettim. Kesin bir kızla buluşacak. Ne diyorum ya. Onları dinlediğimi düşünmesinler diye kafamı eğerek takibe devam ettim.
"Bizim ordaki avmye gitmek zorundayım"
"Ne diye gidiyorsun? Neyse. Avm'ye gittikten sonra gel"
"Bakarız, işime bağlı".
Off salak Mert, öğrensene ne işi olduğunu. Kafamı kaldırdığımda kendimi kantinde Emre ile Mert'in arkasında buldum. Yuh ya bu kadar olmaz, cidden artık beynimin varlığından şüpheleniyorum. Dalgınlıktan yaptığım şeye bak. Emre ile Mert çay istediler. Hüseyin abi(kanticilerimizden) onlara çay doldururken ne yapacağımı düşünmeye başladım. Param yok şu an yanımda, kantine ne diye geldim. Dönersem onların peşinden geldiğim belli olacak. Offf
"Evet canım ne istiyorsun?" diyen Canan ablaya "Bana bir buz parçası verir misin Canan abla? Ayak bileğim şişti nedense" diye yalan atmak zorunda kaldım. Emre ile Mert çaylarını alıp sınıfa gitmeye başladılar. Ders çoktan başlamıştı ve ben salağı buz bekliyordum.Canan ablaya teşekkür edip aldığım buzu yalandan ayağıma koymak zorunda kalmıştım. Ders boyunca Merve ve Gizem'in iğrenç bakışlarına maruz kalmıştım. Hande de yoktu. Offf. Sıraya kafamı gömdüm.
"Yaptığına karşılık vermeyeceğimi mi sanıyorsun? Sevda sen artık fazla olmaya başladın"
diyerek yanıma oturmaya kalkan Merve'ye sinirden şiddetli tokadımı yapıştırdım. Gerizekalı, sorunlu maymun. Bir defolsun gitsin artık. Tabii Merve'de altta kalmadı. Saçımı öylee bir çekti ki dişlerimi birbirime kenetlemekte zorlandım. Artık sinirden gözüm dönmeye başladı resmen. Zaten bugün sinirden deliye dönüyorum bana yaklaşmamalıydı. Bütün sınıfın önünde tekme tokat daldım. Saçımı mı çekti ne yaptı, sinirden hiç birşey hissetmeden sadece saldırdım. Artık kıza vurmaktan takatim kalmamaya başlayınca bıraktım. Felaket gülme isteğim geldi, kendimi zor tuttum ama hüngür hüngür ağlaması çok hoşuma gitmişti. Kavgacı değildim, öyle güçlü de değildim. Ama sinirden kızı linç etmiştim. Zaten bugün yeterince iğrenç, rahat bırakılmak istiyorum. Yerimden kalkıp sınıfın en arkasına bütün sınıfın(hatta Emre de dahil) bana şaşkın şaşkın baktığını farkettim.
"Bugün sakın ama sakın kimse yanıma yaklaşmasın, sakın!!"
Sakın kelimelerini bastırmaktan dişlerim acımıştı. En arkadaki sıraya oturup, kafamı kollarıma bıraktım. Bu ne iğrenç bir okuldu ya. Bugün herkese çok rezil olmuştum. Emre olmasa kesinlikle şu okulda durmazdım. Allah'ım hergün Ergence şeyler. Offf.------------
"Sevda hoca sana diyor"
"Sevda"Kafamı zorlukla kaldırarak gözlerimi açtım. Aslında açsam da pek işe yaramadı, felaket bulanık görüyordum.
"Kızım uyuma, dersi dinle"
Bunu söyleye kişi Ceyda hoca değil de başka bir hoca olsaydı pek umursamazdım ama Ceyda hoca başkaydı.
"Peki hocam. Yüzümü yıkayıp gelebilir miyim?"
Hocanın onaylamasıyla sınıftan çıktım. Lavaboya gitmek beni rahatlatmıştı. Yüzümü belki de 10 defa yıkadıktan sonra sınıfa gitmem gerektiğini düşünerek bedenimi sürüklemeye başladım. Sınıfın kapısını açıp sınıfa girmemle sınıftan çıkma isteği doldurdu içimi. Sınıftaki herkesin beni süzerek bakması yine sinirlerimin gerilmesine neden oldu. Böyle giderse sinir hastası olacaktım. Emre? Herkes bakıyorsa Emre? Sırama otururken kafamı kaldırıp ben de sınıfta birkaç kişiye baktıktan sonra Emre'ye göz attım. Önündeki test kitabıyla meşguldü. Bu iyi birsey miydi acaba? Bakmaması yani. Evet, kesinlikle. Yoksa şimdi sinir ve utancı birarada yaşardım. Emre'ye bakmayı kesip yerime oturdum. Ceyda hocanın anlattığı derse yoğunlaşmaya çalıştım. Yoğunlaşabildim mi? Hayır. Bu dersten sonra bir ders daha vardı. Çantamdan soru bankası çıkartıp çözmeye başladım.
---------
Kendimi o kadar kaptırmışımki soru çözmeye! Son dersin son dakikasına kadar kafamı kaldırmadan, aklıma Emre'yi ve rezilliklerimi getirmeden rahatça soru çözmüştüm. Test kitabımı çantama koyarken telefonumun titreşimiyle elimi cebime soktum. Annem arıyordu.
"Efendim anne?"
"Sevda, ne yapıyorsun kızım?"
"Birazdan servise gideceğim. Birşey mi oldu?"
"Servise binme. Seni okuldan biz alacağız."
"Niyee?"
"Misafirliğe gidiyoruz"
"Ben gelmiyorum. Siz gidin."
"Kızım okulun önüne geldik bile. Hadi gel"
"Anne üzerimde şort filan var, olmaz"
"Birşey olmaz. Bekliyoruz"
Telefonu yüzüme kapatan annemin ısrarlı olduğunu anladım. Çantamı aldığım gibi hışımla bahçeye çıktım. Acaba bizim araba nerede? Bahçede servisler vardı. O zaman dışarıda. Bahçeden çıktığımda babamın arabasını gördüm. Beni niye alıyorlar, her misafirlikte zorla ben de varım. Arabanın kapısını nasıl açtıysam artık babam
"Kırsaydın Sevda" dedi.
"Afedersin baba, biraz sinirliyim"
Hiç kimsemi sormaz bu kız niye sinirli diye. Aileye bak.
"Baba. Ben gelmek istemiyorum. Bizim servis gitmeden bineyim mi?"
"Olmaz gel. Aileyi çağırdılar"
"Ders çalışıyor dersiniz"
Babamla annemin sert bakışlarına karşılık oflayarak arabanın penceresine yapıştım.---------------
Ne lüks ne de harabe bir eve geldik. Ev 4 katlıydı, apartmandı işte.Babam ve annem önde, ben arkada katları çıkıp (asansör yoktu!!) 4.kata geldik.
Zili çalıp beklemeye başladık. Kapının açılmasıyla bendeki şaşkınlığın tarifi mümkün değildi. Olamaz. Ben hemen geri gideyim...Sizce kapının açılmasıyla Sevda neye şaşırıyor? Yorumları merak ediyorum. :))) Bu bölüm en uzunu oldu şu ana kadar. İnşallah böyle devam ederiz. Bu aradaa diğer bölümün yarısını da yazdım :)