Hadi güzel okumalarrr :))
Sevda'nın ağzından...
Akşam vakti.. Ben yatağımda uzanmış tavanla bakışarak beni ağlatmasını beklediğim şarkılar dinleyerek hüzünlenmeye çalışıyordum. Evet. Hüzünlendikçe üzüntülerim hafifliyor benim. İçine atmak bana göre değil. İçimde o hüzünleri biriktirecek kadar yer yokki. Annemin verdiği bir kaç ilacı ağzıma zorla atmam sonucu kendimde gibiydim. Telefonum çalmaya başladı. Hande'ye diyorum da farkettimki hayatım telefonla geçiyor.
"Efendim"
"Naber Sevda?"
"İyi işte Semanur. Sen?"
"Ben de iyiyim de sesin biraz bıkkın geliyor. Rahatsız mı ettim?"
"Ah hayır tabii. Galiba üşüttüm. Halsizim."
"Hee. İyi benden rahatsız olma. Sana güzel bir şey söyleyeceğim. Bil bakalım ne?"
"Lys konuların bile bitti? Tıpı garantiledin?"
"O doğru ama o değil söyleyeceğim şey"
"Tahmin edecek başka bir şey bulamıyorum. Söyle işte"
"İstanbul'a geliyoruz"
"Zaten demiştin"
"Sevinmedin mi ya? Sana bir şey olmuş. Tersleme beni"
"Gayet normalim. Sevindim ayrıca. Gelince beni ara görüşelim"
Derdim neydi? Gerçekten niye kıza böyle aptal cevaplar veriyordum. Arada ters tarafımla neden arkadaşlarıma saldırıyordum. Neyse bir ara bu konu hakkında da iki saatimi düşünerek kendimle hesaplaşarak geçiririm.
"Olur. Ararım. Sen eminsin dimi?"
"Hı? Neyden?"
"İyi olduğundan"
Değilim.
"Evet"
"İyi o zaman. Neyse sonra konuşuruz benim kapatmam lazım"
"Peki. İyi akşamlar"
"Sana da. Öptümm"
Telefonu kapatıp önceki moduma döndüm. Bir süre daha hüzün bulutlarımı (benim bulutlarım) dağıtıp yataktan kalktım. Ders çalışmam lazım biliyorum ama beş on dakika laptopuma bakmalıyım.
Evetttt. Twitter hesabım takipçi, profil fotoğrafı felan açısından şu an iyi. Ama bir eksiklik var. O da bir tek Hande için paylaştığım şey vardı. Hande'nin benim için yazdığı tweeti görünce gülümsedim.
"Ne unutulması. Daha bugün konuştuk. Hemen özledin tabi :) @svda.Haya"
@svda.Haya
Evet Haya daha çok göze batıyor. Bu hoşuma gitti. Emre bu ismi daha çok begenmişti.Hande'nin tweetini retweetledikten sonra Emre'nin profilini açtım. Takip et butonu. Şimdiden heyecan bastı. Tekrar profilime döndüm, ters giden bir şey var mı kontrol ettim. Yoktu. Ve tekrar Emre'nin profili. Takip et butonuyla bakışma. Belki bir on dakika sürdü kararsızlığım. Dişlerimle dudaklarımı deşerken kendimde cesaret arıyordum. Tıklaması tabii kolay. Ama kabul edilmezse? Takip etmeme izin verilmezse? Emre tarafından.. Asıl mesele bu. Bu butona tıklarsam biliyorumki sadece bunu düşünmeye başlayacağım. Belki telefonumda gece bile Emre'nin profil hesabı açık olacak. Her saat, her dakika, her saniye bulduğum fırsat beni onun izin vermesini bekleyerek gizlide olan profiliyle bakışmaya sürükleyecek. Bir süre sonra gurursuz ben ortaya çıktı her zamanki ben. Konu Emre olunca yelkenler hemen iniyordu. Neden gurur yapamıyordum. İçimdeki ses "yüzsüzlüğe alıştın artık" diyordu. Doğru belki. Ona yüzsüzlük yapmaya alıştım. Alışmış kudurmuştan beterdir. Kabul etme ihtimali binde pardon trilyonda bir olsa da tıkladım. Evet. Umudum hiç sönmeyecek. Belki elli yaşımda da böyle olacağım Emre bekar olursa. Yeterki onun başka biriyle adını.. Neyse işte.