2. Bölüm

155 11 20
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar🌸

Ani bir sarsıntıyla uyandığımda kalbim ağzımda atıyordu. Neredeydim? Bakışlarımla etrafımı taradım. Bir araba'nın arka koltuğunda uzanır vaziyetteydim. Kuruyan boğazım yüzünden yutkunamadığımda, canım yandı. Çok susamıştım.

Siyah deri döşemeli arabayı süzerken, şöfor koltuğunda ki adam bana bakma gereği duymadan arabadan indi. Kilit sesini duyduğumda yattığım yerden doğruldum. "Allahım ben nerdeyim böyle?" Ağzımın içinde gevelediğim cümle sonrası içeriyi bir ses doldurdu. Ön koltuktan gelen sesle, bir iki adım atmış olan adam geri döndü. Panikle geri yatıp gözlerimi kapattım. Neyse ki araba sallanmamıştı.

Kilit sesinden sonra kapının açıldığını duyduğum'da vücudum kasılmaya başladı. "Ben nasıl bir belaya bulaştım acaba?" Bir kaç haraketlenmeden sonra kapı tekrardan kapatıldı ve kilitlendi. Az önce ki gibi doğrulduğum da dışarıda ki adamın, Cengiz denen herif olduğunu fark ettim. İçerisi de dışarısı kadar karanlık olduğundan beni fark etmezdi. "Emret ağam." Uzaklaşmayan adamı dinlemeye başladım.

Bu aralar gizli gizli dinlemeye iyi alışmıştım. Içimden geçirdiğim cümleyi fark ettiğimde yüzüm buruştu. "Gerçekten Meran şuan tek sorunumuz bu, değil mi?"

"Yok ağam bir sıkıntı çıkmadı. Dediğiniz gibi Diyarbakır sorunu ortadan kalktı."

Ortadan kalkan sorun benimdir herhalde diye düşündüm. Şu an kapıları, camları yumruklayıp, bağırıp çığırabilirdim. Ancak Cengiz denen adamla benim gücüm bir değildi, hiç bir zarar veremezdim ona. O yüzden elime bir fırsat geçerse diye bekliyordum. Mümkünse zarar görmeyeceğim bir fırsat.

"Evet ağam. Halit denecek o it, Cejno ağa'nın yaktığı cehennem ateşin'de kavruluyor şimdi."

Telefonu kulağından uzaklaştırıp ekranına baktıktan sonra, geri kulağına dayadı.

"Emrin olur ağam. En geç saat onbir de ordayız."

Adamın dediği saatle gözlerim büyüdü. Allah aşkına kaç saattir baygındım ben. Önünde durduğumuz yerin bir benzinlik olduğunu fark ettim. Işık yanan tek yer küçük market gibi bir yerdi ve adam oraya doğru ilerledi. İçeriye girdiği an öne doğru uzandım. Tuşları karanlıkta görebildiğim kadar incelerken bir yandan dua ediyordum.

"Allahım ne olur yardım et çıkayım burdan."

Bastığım bir kaç tuş işe yaramadığında, küçük bir nefes çektim içime. Hüzünle geri yerime oturdum. Sırtımı deri koltuğa dayadığımda bir damla yaş dudaklarıma karıştı. Bir kaç saat içerisinde bütün hayatım tepe taklak olmuştu.

Ben köyümden dışarı zor çıkan biriydim. Silvan'a bile lise'yi bitirebilmek için, abimin gözetiminde gitmiştim. Son üç yıldır ise alışveriş için annemle birlikte gidebiliyordum. Benim ne işim olurdu Atasever soyadıyla. Yıllar önce beni bırakan kişileri aile belleyemezdim. Hele birde abim olduğu söylenen Rohat'ın ölmemesi için, düşman aşirete verilecek mişim. Bu yaşıma kadar beni Nilgün ile Halit büyütmüştü. En azından bunu yapmışlardı. Diğer taraf ise daha bebekken bırakmıştı. Ne aile ama...

Cengiz şimdi gelecekti ve burada kapana kısılmıştım. Beynimi çözüm yolu üretmesi için zorluyordum ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Gözümden akan yaşlar çoğalmaya başlarken, bir yandan kapının kolunu yokluyordum. Elime gelen demir kolu tutup çektiğimde, küçük bir tık sesi duyuldu. Hafifçe ittirdiğim kapı açıldığında kaşlarım havalandı. "Tamam. Yapmam gereken tek şey, kapının kolunu çekmekmiş!"
Kapıyı geçebileceğim kadar açtığımda, içeriyi sarı bir ışık doldurdu. "Kahretsin!" Tavan lambası yanmıştı. Umarım o adam görmemiştir. Hızlı haraketlerle arabadan inip kapıyı kapattım.

Sürgünde Ki Sevda - TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin