Yanılan Kuş

8 1 0
                                    

Kurtuluşa 8 Gün Kala demiştim değil mi? Kurtulamadığımı size söylemek isterim. Hatta daha da tutsak haline geldim. Kaçış yok, çıkış yok. Kalbim daha dar ve boş. Etrafımda baktığımda gördüğüm şey sadece yeşillik ve beyaz sisler. Ancak benim mutlu olmamı sağlamıyor bunlar.

Ya da babaanemin, dedemin yanında olmak. Beni fazla da mutlu etmiyor. Aksine, ruhumu daraltıyor.

Parmaklıklar arasından kurtulmuştu küçük kuş. Özgürlüğüne kavuşmuştu. Artık gökyüzünde istediği gibi süzülecekti. Ama yanılmıştı küçük kuş. Parmaklıklar ardından çıktığında daha da kötü bir dünya karşısındaydı. 4 tarafı da duvarla çevriliydi. Gözüken başka bir dünya yoktu. Çıkış yoktu. Parmaklıklar ardında diğer dünya gözüküyordu. Umudu vardı. Ama başka bir dünya yoksa, ne ile umutlanacaktı bu kuş? Neyin hayali ile uyuyacaktı? Gideceği tek yer kalmıştı ama o taraf pek de iç açıcı değildi. Bedeninin bu dört duvarın arasından çıkabileceği tek yer yukardaydı. Çok yukarıda...

Buraya geldiğimde mutlu olacağımı felan sandım ama çok yanılmışım. Burda, kafesimin içinden çıkamıyorum.

Benim en azından Kocaeli'de hayalim vardı. O hayalimi gerçekleştirebilirdim. Geç değildi.

Ancak... Burdan gittikten sonra o hayalim için geç kalmış olacaktım. Ve asıl kötü olan, burdan gittiğimde beni daha zor bir hayat bekleyecek. Her gün kafamı kitaplara gömmem gerekecek. Sürekli çalışmam gerekecekti.

Bunların dışında ise insanlara tahammül etmem gerekecekti. Sessizliğin olmadığı bir yere hazırlanmam gerekecekti. Oysa ki benim bir odam bile yoktu. Salonda çalışmak istesem kimse bana saygı duymayacaktı. Çünkü orası bizim evimizdi. Herkes ne istiyorsa yapacaktı ve benim motivasyonum, dikkatim yok olacaktı.

Ben hiçbir zaman hayalimi gerçekleştiremeyecektim. Ben zıplayıp filenin ardını görmek istediğimde onlar benim önüme kocaman bloklar koyacaklardı. Daha sonra beni ordan uzaklaştırıp bana zorla cüppe takacaklardı. Ellerimi kelepçeleyip ağzımı açacaklardı.

Ben hiçbir zaman istediğime kavuşamayacaktım. Benim hayatım bu işte. Başkalarının kararlarını dinlemek zorunda olan biriyim.

Ben geleceğimi düşünerek, çok ileriyi hayal ederek adım atmaya çalışmıştım.

Onlar ise kısa bir zaman benim yokluğumda mutlu olmak, ilerisi, çok ilerisi belli olmayan, sadece kısa bir zaman bana para kazandıracak, bu zaman içinde de tüm geleceğimi karartacak bir yere gönderdi beni.

Köyüme...

İnsanlar doğduğu yeri sever. Oraya bağlanırdı. Oraya tekrar gittiğinde mutlu olurdu.

Sorun şuydu ki ben hiç doğmamıştım. Ben hâlâ annesinin karnından çıkmak için çabalayan bir bebektim.

Köye gidip, fındık toplamamı isteyen annemdi.

Aynı zamanda meslek sahibi olmamı isteyen de annemdi.

Hamarat olmamı isteyen, insanlara bununla hava atmak isteyen annemdi.

Aynı zamanda bana hiçbirşey öğretmeyen, sadece bana bağıran ve insanlara benim hakkımda kötü kötü şeyler diyen de annemdi.

Beni sevdiğini söyleyen de annemdi, benim sırtıma tekme atan da, bana pislik diye bağıran da, yüzüme iğrenerek bakan da, ben gittiğimde düzene kavuşacağını söyleyen de annemdi.

Şimdi sevgili insanlar. Ben kime, neye güvenerek geleceğimin taslağını çizeceyim? Ben neye inanacağım. Daha da önemlisi; Ben ne hakkında umutlanacağım?

 Daha da önemlisi; Ben ne hakkında umutlanacağım?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yol KesimleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin