0.8

1.2K 121 10
                                    

Hava soğuk değildi. Henüz sonbaharın başı olduğu için hafif esinti mevcuttu. Geç saat olmasına rağmen tren istasyonu kalabalıktı. Hızlıydı Jungkook'un adımları. Elinden geldiğince hızlı gelmişti ve muhtemelen ceza yiyecekti fakat umrunda değildi. Sonra onu gördü, Jimin'i, güzelini. Üzerinde ince bir ceket vardı. Ayaklarının dibindeki valizi görmek Jungkook'u daha da meraklandırmıştı. Elleriyle oynuyordu Jimin genelde bunu üzgünken yapardı.

"Jimin!" İsmini duymasıyla kafasını çevirmiş ve ona gelen bedenle ayaklanmıştı. Jungkook bir kaç adımda yanına gelmiş ve kollarıyla Jimin'i sarmıştı. Ani gelişen olay, ikisinin de kurtlarını çıldırtmış ve yaydıkları feromonla harika bir aura yaymışlardı.  Jimin'in gözleri dolmuştu. Ayrıldıklarında Jungkook, Jimin'in yüzünü kavramıştı.

"Jimin, iyi misin?" Bu soruyu duymasıyla dolu gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Bunu beklemiyordu Jungkook, kesinlikle beklemiyordu. Hiç bir şey demeden tekrardan sarıldı. Ağlayan bir insana 'ağlama' demeyecekti elbette. Garın ortasında kimseyi görmüyorlardı sanki.

Bir süre sonra sakinleşip ayrılmıştı Jimin. Jungkook tekrardan yüzünü kavrayıp yanaklarını silmişti. Karşısındaki görüntü alfasını çıldırtmıştı. Kızarık şiş gözleri canını sıkmıştı. Samimi, güven verici bir tebessüm verdi Jimin"e.

"Gidelim mi?" Başıyla onayladı onu ve valizini aldı. Jungkook'un şu an bir şeyleri sorgulamaması iyi olmuştu. Jungkook, elini sıkı sıkı kavradı ve birlikte alel acele park edilen arabaya gittiler. Valizi bagaja koyduktan sonra sessiz bir yolculuk yapnışlardı.

Eve geldiklerinde Jungkook evin dağınıklığı karşısında biraz utanmıştı açıkçası. Henüz dün felmesine rapöen ev hemen dağılmıştı. Utançla elini ensesine attı.

"Kusura balma lütfen ev dağınık." Hızlıca sağa sola salladı başını Jimin.

"Asıl sen kusura bakma. Emrivaki yapmış oldum sana. Ama o an aklıma senden başka kimse gelmedi."

"Saçmalama. Eğer beni aramasaydkn rahatsızlık duyardım. Uyumak ister misin?" Buna ihtiyacı vardı.

"Çok iyi olur." Odasına götürdü Jimin'i. Jungkook'un evi aynı kendisi gibi kokuyordu ve tamamiyle Jungkook'u yansıtıyordu.

"Çarşafları sabah değiştirdim, temiz o yüzden. İstediğin gibi uyu ben salonda yatacağım." Mahçuplukla kızardı Jimin.

"Ben koltukta yatsam daha iyi olmaz mı?" Bunun üzerine ufak bir tartışma yaşamışlar sonunda kazanan Jungkook olmuştu. Jimin, Jıngkook'un yatağında mışıl mışıl uyuyordu.

Sabah erken saatlerde uyandı Jimin. Sessizce odadan çıktı ve hala uyuyan Jungkook'un yanına gitti. Üzerindeki battaniyeyi omuzlarına kadar çekti ve onu izledi bir süre. Uyurken bile harika bir görünüme sahipti. Yaşadığı kötü olaylara rağmen uyandığında Jungkook'u görmek her şeyi unutturmuştu. Elini uzattı, saçlarına dokunabilmek için fakat ulaşamadan geri çekti. Onu rahatsız etmek istemiyordu. İstemediği bir şey yapmak istemiyordu. Onda kalmasına izin verdiği için teşekkür niyetine kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Hızlıca mutfağa girdiğinde malzemeleri kolayca bulmuş hazırlamaya başlamıştı.

"Jungkook, uyan hadi." En yumuşak sesini kullanmıştı Jimin. İlk seslenmeye elbette uyanmamıştı Jungkook.

"Kahvaltı hazır, uyan hadi." Bu sefer tepkisiz kalmamıştı Jungkook. Bir kaç kez ağzını şapırdatmış ardından mırıldanmıştı.

"Jimin..."

"Benim, uyan lütfen." Gülümsemiş ve gözlerini açmıştı Jungkook.

"Dünyanın en güzel sabahı mı bu?" İyice kısık gözleri ve aptal bir gülümseme ile izliyordu Jimin'i. Bu kadar dikkatli izlemesi yüzünden utanmıştı Jimin.

"Mutfakta bekliyorum." Sevimlice sırıtmış ve mutfağa gitmişti. Jungkook gülerek gözlerini kapatmış fakat bir kaç saniye sonra gelen farkındalıkla gözlerini kocaman açmıştı.

"Siktir siktir! Jimin burda! Rüya değildi! Aaaaahhh! Tam bir aptal olmalıyım." Battaniyeyi kafasına kadar çekip tepinmeye başladı koltukta. Kendini oldukça aptal hissediyordu.

"Hala seni bekliyorum!" Mutfaktan gelen sesle durmuş hiç bir şey olmamış gibi yüzünü yıkayıp mutfağa geçmişti. Böyle yaparak utancını gizleyeceğini düşünüyordu. Mutfaktaki masada onu bekleyen Jimin onda çok farklı hisler uyandırmıştı.

"Günaydın, Jimin-ah." Sevimli ve mahçup bir gülümseme verdi Jimin.

"Günaydın Jungkook-ah!" Sanırım bundan sonra edeceği tek dua Jimin'le sabahlara uyanmak olacaktı.

"Neden bu kadar zahmet ettin?"

"Ufak bir teşekkür olarak düşün. Gece benimle o kadar uğraştın." Uzanarak elini tuttu Jungkook. Öyle düşünmesini kesinlikle istemiyordu.

"Bir daha böyle bir şey söylersen bozuşuruz ona göre." Hipnoz olmuş gibi başını salladı Jimin. Odağı tamamiyle birleşik ellerindeydi. Jungkook bundan sonra elindeki fırsatı asla kaçırmayacaktı. Jimin'i seviyordu ve onun da kendisini sevdiğinden emindi.


Gelmesin mi bi first kiss artık

Need Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin