1.3

892 85 16
                                    




Direksiyonu çok sıkı bir şekilde tutuyordu Jungkook. Gergindi, oldukça gergindi ve bunun etkisiyle arabayı agresif ve hızlı kullanıyordu. Bu işi olabildiğince erken halledip gece sevgilisinin kolları arasında uyumak istiyordu. Haklıydı Jimin. Anın büyüsüne kapılmış, sorumluluklarını unutmuştu. Sevgilisini asla kötü bir konuma düşürmek istemiyordu. Haneul'a geleceği hakkında ufak bir mesaj atmıştı. Muhtemelen ne için geldiğini anlamıştı ve bu durum işine gelirdi Jungkook'un. Yolda Taehyung'un aramasıyla araba hoparlörüne bağladı telefonunu.

''Efendim?''

''Ne yaptın? Nasıl gidiyor Jiminle?'' iç çekti Jungkook.

''Daegu'ya gidiyorum.''

''Ne?''

''Abi ben salağın tekiyim. Jimin'i düşünemedim sıçıp batırdım.''

''Tam anlatsana şu işi sen.''

''Jimin'le konuştuk ve bana dediki ki Haneul'la tam olarak bitirmezsen ben yokum.''

''Haklı.''

''Haklı tabii. En başından yapmalıydım ama Jimin varken Haneul mu geliyor sanki aklıma.''

''Geç olsun güç olmasın kanka. En başından demiştik hepimiz.''

''Biliyorum biliyorum. Halledicem ama bugün ne olursa olsun.''

''Pekala. Haber ver bana.''

''Taehyung, senden bir şey rica edeceğim.''

''Emrin olur, söyle.'' gülümsedi Jungkook. Her ne olursa olsun arkadaşlarını kimseye değişmezdi.

''Jimin'i size çağırsana. Dışarıda eve gelmek istemiyor. Hava soğuk üşütmesin.''

''O iş bende kaptan. Kolay gelsin sana.'' telefon kapanınca derin bir nefes aldı Jungkook. Daegu'ya gelmek üzereydi zaten. Üzerinde özgürlüğüne kavuşacak olmanın verdiği bir heyecanla belirsizliğin verdiği korku vardı. Seul'e dönerken her şeyini kaybetmiş bir alfa olarak da dönebilirdi, sürüden kovulmuş bir alfa olarak da.

--

Haneul'la karşı karşıyalardı. Kolay kolay kimsenin gelmeyeceği bir tepede manzarayı izliyorlardı sessizce.

''Benden ayrılmak istiyorsun değil mi?'' diyerek sessizliğini bozdu Haneul.

''Haneul bizim ayrılacak bir ilişkimiz bile yoktu ki. En başından beri istemiyordum bu işi.'' iç çekti Haneul.

''Biliyorum, ama belki bir gün istersin diye bekledim her zaman.''

''Haneul, çok üzgünüm ama seni sevmiyorum, alfam seni benimsemiyor. Başkasını seviyorum ve göz göre göre onu üzemem, onu yanlış bir konuma düşüremem.''

''Bitince ne olacak? Herkes konuşacak, laf edecek. Babamlara ne diyeceğim ben Jungkook? Beni nasıl bir duruma düşürdüğünün farkında mısın?''

''Seni herhangi bir duruma düşürdüğümü düşünmüyorum. Suçlu da yok ortada. Ailenle ben konuşurum, merak etme. Umarım bundan sonra gerçek mutluluğu bulursun.'' hiç bir şey demedi Haneul. Bir daha da konuşmadı ondan sonra. Jungkook ise daha hafif hissediyordu. Evet karşısındakinin kalbini kırmıştı ama ona hiç bir zaman umut da vermemişti ki. Son bir işi kalmıştı. Ondan sonra Jimin'ine kavuşacaktı.

--

''Baba, anlamak istemiyorsun galiba. Ben Haneul'u istemiyorum, sevmiyorum onu!'' babasına kabullendirmek daha zor olacaktı sanırım. Annesi yoktu Jungkook'un. Jungkook doğduktan sonra terk etmişti onları

''Ama sürü?''

''Ne kadar umrumda baba? Sevmediğim birisiyle ömrümü geçiremem. Zorla güzellik olmuyor, çok yakından gördük bu örneği.'' bahsettiği kişi annesiydi. Derin bir iç çekti.

''Çok mu seviyorsun sen Jimin'i?'' ismini duyunca bile alfası kendisinden geçmiş, gözleri parlamıştı.

''Çok seviyorum, baba. Onsuz bir hayat düşünemiyorum. Sadece 2 günde bile bağımlısı oldum.'' babası bütün olanları biliyordu elbette. İç çekti ve bir süre sessiz kaldı.

''Tamam. İstediğin gibi olsun.'' heyecanla baktı Jungkook.

''Ama en kısa zamanda tanıştıracaksın bizi. Oğlumu bu hale getiren omegayla tanışmak istiyorum.'' sıkıca sarıldı babasına Jungkook.

''Seni çok seviyorum baba.''

''Ben de seni çok seviyorum. Kurulla ben konuşurum. Parklar kadar acımasız değiliz biz. Sürüden atılmayacaksın. Şimdi seni bekleyen omeganın yanına git, tamamen özgür bir Jeon Jungkook olarak.''

--

Taehyung'un evine geldiğinde neredeyse gece yarısı olmuştu. İçi içine sığmıyordu. Arabayı gelişi güzel park edip arkadaşının yaşadığı apartmana girdi. Asansörü beklerken yerinde duramıyordu resmen. Çocuk gibiydi! Asansörü bekleyemedi dört katı merdivenle çıktı. En sonunda nefes nefese kapıya dayanmıştı. Durmadan vuruyordu kapıya. İçeriden Taehyung'un sesi gelmişti.

''Babanın kapısı mı lan?! Alacaklı gibi çalıyorsun bi de.'' elbette ki kapıyı çalan kişiyi biliyordu.

''Sus lan. Nerde Jimin'im.'' girmeye çalışırken Taehyung izin vermedi.

''Önce söyle bakalım, hallettin mi.'' başıyla onayladı onu Jungkook ve Taehyung girmesine izin verdi. Salona geçtiğinde Jimin'i gördü. Beklentiyle ayağa kalkmıştı. Kollarını açarak gülümsedi dolu gözleriyle.

''Bitti Jimin'im. Tamamiyle seninim artık.'' eh, karşılığında ise üzerine atlıyan bir Jimin kazanmıştı.

Need Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin