03

420 41 130
                                    

birlikte yemek yediğimiz o eziyet anlarından sonra huzurlu yerim olan evime gelerek odamda dinlendim. baekhyun ile karşılıklı oturup kendimi bu kadar açık etmem yetmezmiş gibi bir de sınıftakilerin alanlarında aşırı iyi olması canımı iyiden iyiye sıkmıştı.
neticede hepsi rakibimdi ve ben onların arasından sıyrılıp, bu bölümden mezun olacak tek kişi olmalıydım.
baekhyun'un dikkatini anca böyle çekebilirdim.
bu sebeple çok çalışmam gerektiğine inanarak odamdaki küçük stüdyomda saatlerce çalıştım.

ilk ders gününün sabahına gözlerimi açtığımda alnımı ovaladım. sadece bir ya da iki saat önce ancak uyuyabilmiştim ve kafamın içinde filler tepişiyormuşçasına başım ağrıyordu. ilk günden berbat görünmemek için soğuğa yakın su ile duş aldım ve hazırlandım.
baekhyun'a karşı kötü görünemezdim.

yemekte yaptığımız o kısa konuşmadan sonra yalnızca ortada dönen muhabbetlere eşlik etmiş, farklı bir şey konuşmamıştık baekhyun ile. ve çıkışta minho baekhyun'un arabasına binip onunla gitmişti. bu aklıma geldikçe kıskançlığım boyumu aşıyordu.

1.90'lık adamdım ve benim dahi boyumu aşıyordu...

düşüncelerimi bir kenara bırakıp evden çıktım. henüz temmuz ayındaydık bu sebeple sabahın erken saatlerinde motora binmek güzel bir his uyandırıyordu bende. biraz olsun düşüncelerim dağılır diye umuyordum.

aşağı inip motoruma bindiğimde jisung da hızlıca arkama atladı,

"günaydın kankammm"

fazla sulu biri olmasına rağmen, beş yıldır en büyük eğlencemdi

"günaydın, ilk derse geç kalmadan gidelim"

başını sallayarak kaskını kafasına taktığında ben de kaskımı takıp motoru çalıştırdım.

arabaları ve motorları çok severdim ve hep bir yarış motorum olsun istedim fakat vespa scooter'a sahiptim. tabii ki ailem yarış motorunu kullanmama sıcak bakmadığından buna razı gelmiştim. eh bu da oldukça sevimli ve rahattı ama beni yeteri kadar havalı göstermiyordu.

üniversitenin kapısından girerek fakültenin önündeki park kısmına motoru bıraktım. kaskları koltuğun altındaki küçük bagaja bırakarak kilitledim.
elimle saçımı dağıttığım esnada arkadan biri boynuma sarılıp aşağı çekti.

"günaydın kankişlerim, nası heyecanlı mısınız çok"

seulgi, sabahın 7.30'unda bu enerjiyi nereden buluyordu çok merak ediyordum

jisung ile ikisi kol kola girmiş konuşurken ben de arkalarından, ellerim cebimde ilerledim.

sınıfa girdiğimizde sejeong, jongin ve mark'ın çoktan geldiğini görünce biz de yanlarına ilerledik.
herkesi rakibim olarak gördüğümden fazla sohbet etmemeye çalışıyordum çünkü yakınlaştıkça sırlarımı açığa çıkarmak ve yakın gördüğüm herkese, her konuda yardım etmek gibi bir enayiliğe sahiptim. fakat burası kurtlar sofrasıydı ve buradan yalnızca bir kişi mezun olacaksa o bir kişi ben olmalıydım.

"günaydın, hepiniz erkencisiniz bakıyorum"

gün ışığım, tüm ihtişamıyla içeri girmiş, baldan tatlı sesiyle hepimizi selamlamıştı.

"günaydın baekhyun, biliyor musun heyecandan uyuyamadım 7'de kapıdaydım. güvenlik küfür etti, 'temmuz ayında geldiği yetmiyor bir de sabahın köründe geliyor s****' diye eheheheh"

jongin, sesindeki neşe ile sabahki olayı coşku içinde anlatıp, hakareti sansürlediğinde baekhyun gülerek dinledi.

"sanırım junmyeon'dan o güvenliği uyarmasını istemeliyim. nasıl benim öğrencime salak der."

sunshine | baekyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin