BÖLÜM 6

24 4 19
                                    

Uyandığımda gece yarısıydı. Kaldığım odanın kapısı aralıktı ve içeri az da olsa ışık giriyordu. Hangi olaydan sonra buraya geldiğim ve nasıl uyuyakaldığım aklıma geldiğinde birden yattığım yerden fırladım. Kapıyı açar açmaz Doruk'un mutfak ve salon arasında kalmış olan masaya başını koymuş (uyuduğunu düşündüğüm bir pozisyonda) durduğunu gördüm. O sırada onun odasında uyumuş olma ihtimalim geldi aklıma. Omzuna hafifçe dokunmak, uyuyor ya da her ne yapıyorsa onu oradan kaldırmak için uzandığım sırada kıpırdandı. Tepesinde onu dikizliyormuş gibi görünmemek için hemen hızlı ve sessiz adımlarla mutfak tezgahına yöneldim. Su alıyormuş gibi yapıyordum ki arkamdan gelen kıkırdama sesiyle ona doğru döndüm . "Gerçekten de çok inatçısın."dedi. Pek anlam verememiştim bu dediğine. Yüzüme de yansımış olmalı ki tekrar konuşmaya başladı. " rol yapıyorsun ya sözde, onu diyorum."
-Ne rolü yapıyormuşum?
+Hayır duymamış olsam ben bile inanacağım !
-Açıkça konuşacaksan konuş yoksa ben yatmaya gidiyorum.
+Benim odama yani.
-Ne?! Yani hayır! Aslında evet ama bilmiyordum! Seni uyandırmaya– hasss al işte!
+AHAHAHAHAH! Kendin itiraf ettin bana gerek kalmadı.
-Yani senin odanda uyumadım?!
+Hayır Arya. Uyumadın. Hem ne önemi var ki?
-Ama sen nerede kalıyordun normalde? Burası senin evin yani bir odan olmalı.
+Burası benim ama belli bir odam yok. Genelde sadece salondan görünen şu koca çınara bakarak uyumayı tercih ederim. Senin ağzından bir türlü çıkmıyor ama merak etme önemli değil. Benim hayatımı zorlaştırdığın falan yok.
Nasıl olurda her içinden geçeni bilebilirdi bu çocuk. Zaten bizi bulması da çok garipti. Medyum falan mı diye düşündüm içimden.
+ Heeeyooo ! Kafanı bu kadar yorma.
-Ya! Sen de benimkini bırak! Sinir bozucu olmaya başladı.
+Sadece tahmin ediyordum niye kızıyorsun ki. (Cümlesini bitirirken dudaklarını düzdü) -Neyse ne! Cesetler! Ne oldu?!
+Hallettim.
-Halettin? Sadece bu kadar mı? Sen her gün ceset mi kaldırıyorsun ortadan? Bu neyin rahatlığı ya?! Nasıl? Nereye?
+ OFFFF ARYA HARBİDEN GECE GECE KAFA AÇIYORSUN! Biliyorum ve anlıyorum çok endişelendiğini. Sadece git ve uyu tamam mı. Yarına kadar ben de kafamı toparlayayım.
Az önce bana bağırmış miydi o? Cidden böyle bir durumda tek sorun benim fazla endişeli olman mıydı.
-Tamam daha fazla ısrar etmiyorum ama yarın her şeyi anlatacaksın bana. Söz mü? +Söz! Sadece Bigeme bir şey olmasını istemiyorum . (Son cümleyi neredeyse fısıldayarak söylemişti)
Duymama istememesinde bir neden vardır diye düşünüp fazla irdelemedim.
-İyi geceler doruk. Burada rahat olduğuna emin misin?
+Vay! Duygulandım bak ağlarım şimdi!
-Aman ne yaparsan yap!
+Tamam tamam iyiyim merak etme! İyi geceler.
Başımı sallayıp odama girdim. Doruk'un olmayan odaya. Oda mevzusuna bu kadar takmıştım çünkü bizim yüzümüzden tanımadığı iki adamın cesedini yok etmek ve üstüne bizi de gizlemek zorunda kalmıştı. Başına yeterince bela oluyorduk. Yatağa tekrar yatıp kafamı yastığa koyarken düşündüğüm tek kişi Doruktu. Belki de o kadar kötü ve gıcık biri değildi.

Sabah uyandığımda burnuma keskin bir domates kokusu geldi. İnsanı kesinlikle hızlıca yataktan çıkmaya ikna edecek kadar güzel kokuyordu. Kapıyı açtığımda dünki yaşadığım şokun iki katını yaşadım.Bigem ve Doruk birlikte kahvaltı hazırlıyorlardı. Bigemin yüzündeki gülümseme o kadar gerçek ve nadirdi ki bir an için dün Yaşananları unutmuş gibi hissettim.
A:Günaydın!
B:Aaaa! Arya uyanmışsın!Bak bu Doruk. Çok iyi biridir. Ve Doruk bak bu da Arya. Benim en yakın arkadaşım.
A:Aslında biz önced-
D: evet senden çok bahsetti Bigem! Tanıştığımıza memnun oldum.
Burada kesinlikle tuhaf şeyler yaşanıyordu. Doruk'un bana attığı "beni takip et" bakışlarından sonra bu oyunu devam ettirmem gerektiğini anladım.
A:Ben de memnun oldum...
B:Bak ne yaptık biz. Menemen!
D:Hem de bol domatesli. Bigemin en sevdiği şekilde.
A:Sen nası- Yani nasıl böyle güzel yapabildin!
B:Bana hep yapardı. Yeni bir şey değil.
O anda nefesimin kesildiğini ve kalbimin göğsümden çıkacakmış gibi attığını söylemek dışında ne kadar berbat hissettiğini anlatamazdım herhalde . Kafam çok karışmış ve ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Bütün olanlara katlanmak benim için zaten yeterince zordu ve beni çok yoruyordu. Bir de Bigemin aklını oynatmasını kaldıramazdım . Hiçbir şey söylemeden lavaboya koştum . Zaten istesem de konuşamazdım. O an için konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Arkamdan kapıyı kitler kitlemez çoktan dopdolu olan gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Tek başıma savaşamazdım. O hep benim yanımdaydı. Ben bunu tek başıma atlatamazdım. Kendimi soğuk mermer zemine bıraktım. Ağlıyor bir yandan da sesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Hiçbir işe yaramamış olmalı ki kapıyı biri tıklattı. Ardından gelen Doruk'un "iyi misin?" sorusu ile az da olsa rahatladım. Arkadaşım beni bu halde görmemeliydi. Yaşadığı bir çeşit travma olduğunu tahmin ettiğim şey yeterince onu yoruyor olmalıydı zaten. Ben yükünü hafifletmeliydim. Kapının kilidini yavaşça Doruk'u içeri aldım.
-Bigem duymadı değil mi?
+İyi misin?Birden buraya koşunca endişelendim.
-Bigem nerede?
+ Her durumda sadece onu düşünmek zorunda mısın sen?!
-Zırvalama da soruma cevap ver.
+Bigem iyi. Yani şu an için böyle olması daha iyi emin ol. Sanırım hafıza kaybı ile birlikte beyni olmayan şeyleri olmuş gibi gösteriyor ama. Belki de boşlukları böyle dolduruyor. Güzelce kahvaltımızı yapacağız ve sonra ben sana özel olarak dün akşam evden çıktıktan sonra neler yaptığımı anlatacağım. Umalım ki Bigem bir süre daha yaşasın bu durumu.
-Söylediklerini sindirmek zor. Onun hakkında haklı olabilirsin ama..
+Ama ne?
Boğazım düğümlenmişti mi. Gözlerim İsteğim dışında doluyordu. Normalde tek başıma iken ağlamayı tercih ederdim.
-Ama yalnız savaşmak istemiyorum. Yapamam. Her şey oldukça zor zaten ve ben-
+Yalnız değilsin ki!
-Yalnızım
+ Değilsin Arya! Tamam inatçısın anladık ama bu kadarı da fazla artık.
-Ne saçmalıyorsun yine?
+Ben varım yalnız falan değilsin!
Bu seferde bu cümleyle kapıyı çarpıp gitmişti. Haklıydı ama bu ne kadar daha böyle sürecekti ki? Bizi doğru düzgün tanımıyordu bile. Ne diye böylesine büyük bir sorumluluk almak istesin biri.

Kendime gelip biraz daha iyi olmayı bekleyemeyecek kadar berbat durumdaydı. Rol yapmaktan başka şansım yoktu. Yüzüme biraz su çarpıp içeri geçtim . Bigem her ne kadar aklını aklını kaçırmış olsa da onu böyle görmek biraz rahatlatıcıydı.
Yemek boyunca yalandan gülümseyip Bigem'in aslında yaşanmamış şeyleri anlatmasını dinledik. Doruk benden çok daha gerçekçi oynuyordu rolünü.Oyuncu birisi ikimiz arasında kesinlikle O'ydu. Öyle ki Bigemle ilk sabahlayışlarını, ailelerini habersiz bırakıp polis tarafından arandıklarını, ilk süt dişlerinin döküldüğüne kadar anlatıp o zamana geri gitmişlerdi. Sanki Bigemin söylediği gerçekten yaşanmış gibi gözleri parlıyordu . Ona çok acıyor olmalıydı. Öz abisi gibi arada saçını okşuyordu. Tüm bu yaşananlar ise beni daha çok sarsıyordu.
Yemekten sonra Bigem'in bulaşıkları yıkamak için ısrarcı tavrı işimize gelmişti. Biz de bu kısa ama yalnız kalacağımız sürede dün gece hakkında konuşabilirdik. Evden sessizce çıkıp ormana doğru biraz yürüdük. O sırada Doruk konuşmaya başladı.
+Tüm bu olanlardan uzak kalmalıydınız.
-Ne gibi?Bizi neden kaçırdıklarını biliyor musun? Yani sadece para olamaz. Zengin bile sayılmayız.
+Para yüzünden değil. Sadece bahaneydi. Bigem'in peşindelerdi. Daha doğrusu Bigemin ailesinin peşindelerdi. Emin değilim sadece tahmin .
-Nasıl bir tahmin bu? Elinde bir kanıt olmalı.
+Bigem'in vurduğu adamın cebinde bir kağıt vardı. Daha çok sözleşmeye benzeyen bir tür mektuptu. Belli ki yırtılmış ve yok edilmeye çalışılmıştı. Bu adam yarısından çoğunu nasılsa kurtarabilmiş. Okuyabildiğim kadarıyla Meltemliler ailesinin tek kızı kaçıracak ve ebeveynlerine ulaşılacaktı. İlk başta amaç fidye gibi gösterilecek ve yakalanırsa da bu sebep olarak söylenecekti. Asıl ebeveynlerine ulaşma amacının olduğu kısım ise yırtılmıştı. Ve büyük ihtimalle ölen adamların adları ve imzaları da oradaydı. Adamlar arasında anlaşmazlık çıkmış ve bu yüzden yırtılmış olabilir.
-Peki yanında mı? Yani kanıt olarak kullanırız belki.
+Şu anda ne kadar mağdur olsanız da bunu bu kağıt parçası ile kanıtlayamazsınız. Ve hayır kağıdı almadım.
-Neden?! Yani sana güvenmem gerektiğini nereden çıkarıyorsun? Nereden bileyim yalan söylemediğini?
+ Bilmem hayatında dirilerini bile görmeyip ölülerini hiç sorgusuz sırf siz iyi olun diye yakıp küllerini de ormanın derinliklerine gömen birine güvenirsin diye düşünmüştüm.
Kulaklarımı yakan bir sessizlik oldu. Yine haklıydı. Ben kimsenin haklı olmasını istemiyordum ama. "Heeeey!Ne yapıyorsunuz orda gelin size kahve yaptım!" Bigem'in mutlulukla çınlayan sesi ilk defa canımı yakmıştı. Alt dudağımın altındaki kaslar titremeye başladı. "Neden ikiniz de aptal gibi bakıyorsunuz?! Gelsenize kahveleriniz soğuyacak!"
Kahvelerimiz soğuyacak.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 25, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FrankliniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin