•İki

104 16 3
                                    

"M-merhaba?"

Yanımdaki yabancı gözlerime sevimlilik ile bakarken ben ne yapacağımı bilmiyordum.

"Burada ne yapıyorsunuz? Sizi çok zamandır burada ağlarken ve düşünceli görüyorum"

Peki ben neden birinin beni izlediğini görmemiştim? Hiçbir zaman aklımın ucuna dahi gelmemişti.

"S-sen beni mi izliyordun?"

Daha sonra önüme dönüp bir fısıltıyla,

"Bunca zamandır mı?"

Çocuk biraz bana yaklaşarak:

"Efendim?"

Çocuğa boş gözlerle baktım ve bakmaya devam ettim. Sessizliği bozan o oldu.

"Buraya bazen şarkı sözleri bırakıyorsunuz. Onları sizin izniniz olmadan okudum. Özür dilerim. Fakat çok anlamlı sözlerdi. O sözlerin altında daha nice anlamlar olduğuna eminim."

Ne yani benim buraya bıraktığım ufak şarkı sözlerini mi okudu? Ben mi yanlış anladım?
Şuan bunun verdiği utançla kıpkırmızı olduğuma yemin bile edebilirdim.

"Bayım utandınız mı yoksa? Utanmayın ben çok beğendim. Bir gün sizden de duymak isterim"

Çocuk o kadar sevimliydi ki kalbimi yumuşacık etti. Sanki onu yıllardır tanıyormuş gibi bir yakınlık hissettirmişti bu bana.

"Teşekkür ederim."

Yine aramızda bir suskunluk olduğunda bu sefer bu sessizliği bozan taraf ben oldum.

"Senin burada ne işin var yabancı?"

"Ben buraya deniz ve kuşların sesini duymaya gelirim her gün. Beni çok mutlu ediyor."

"Anladım."

Şimdi ikimizde denizin sesini ve kuş sesini dinlemeye koyulduk.

"Çok güzel değil mi?"

"Nedir güzel olan?"

Sanırım düşünüyordu. Küçük bir sessizlik olduğunda cevapladı.

"Doğa, sessizlik...
Hepsi insanı rahatlatıyor bence. Zaten insanı dinginleştirmese sizde burada olmazsınız değil mi?"

Bir çocuk nası böyle konuşabiliyor? Nasıl bu kadar doğru konuşur? İnanın bilmiyordum. 

"Sen kaç yaşındasın?"

"Bana küçük dediğinize göre sizden biraz küçüğüm on yedi yaşındayım."

Demek benden çok da küçük değilmiş. Yüzü o kadar sevimli olunca yaşıda küçük gösteriyordu.

"Siz kaç yaşındasınız?"

"Onnsekiz."

"Demek on sekiz yani kölelik görevi yapmadığınız son sene."

"Evet."

Yine sessizlik olduğunda yanımdaki yabancı ayağa kalkı.

"Benim gitmem gerek geç oldu ve hava soğumaya başladı. Ailem bekler size iyi akşamlar. Birde yarında buraya gelirmisiniz bayım?"

"Evet, evet gelirim sanırım."

Biraz yüzümü inceledi ve:

"Tekrardan iyi akşamlar bayım."

"Sanada."

Ve yanımdan yürüyerek gitti. Kimdi bilmiyorum ama o kadar samimi bir havası vardı ki sanki onun ile yıllardır konuşuyormuşum gibi hissettim.

Bende kaltım ve eve doğru yol almaya başladım. Eve gidince iyi bir azar yiyeceğimden adım gibi emindim.

.

Eve geldiğimde annem yine bir azar peşindeydi. Babam henüz eve gelmemişti. Sanırım ya biryerde beni arıyor ya da bir işi vardı.

Tahta kapının açılış sesini duyduğumda o tarafa dödüm ve içeriye geldiğinde babamın sinirli yüzü ile yüzü ile karşılaştığım gibi hızlıca yanıma gelerek yüzüme inen bir tokat hissettiğimse yüzüm sağ tarafa yattı. Bu babamdan yediğim ilk tokat değildi ama bu biraz farklıydı.

Babam bağırarak;

"Sen nerdesin?! Ha neredesin! Nerelerde sürtüyorsun! Ben seni anlamıyorum! Biraz olsun düzelir diye beklerken bu daha da içine kapanıyor!"

Annem o sırada ne mi yapıyor? Köşede oğlunun yüzüne inen tokadı gururla izliyor.

İşte bu bana son nokta oldu. Gözümden akan yaş ile öfkeyle kaltım.

Bende sesimi yükselterek içimdeki öfkeyi kusucaktım artık. Yay oktan çıkmıştı.

"Hiç bana sordunuzmu ha?! Neden böylesin diye! Hiç sarıldınız mı bana?! Hiç öptünüz mü beni! Neden içime kapanık olmayımki! Ha?!"

Yüzüme inen ikinci bir tokatla bedenim sedeledi. Ama ben yüzüme kaç defa vücuduma kaç defa darbe yesem bile artık çok geçti.

Babam yine bağırarak söylendi.

"Sen kime ne dediğinin farkında mısın?!
Sen kim oluyorsun da bana böyle şeyler diyebilirsin?"

Bu sefer cidden bütün öfkemi onların  üstüne kusucaktım.

"Sus!"

Diyerek çığlık attım cidden delirmeyemi başlıyordum?

"Sus! Sus! Sus! Yeter! Ben sadece biraz sevgi istedim! Sadece sevgi, çok şey değil! Bir kez sarılsaydınız yeterdi! Bari gece yatmadan önce saçımı okşasaydınız!"

Tiksintiyle başladım.

"Ha. Sizin gibi birine fazla gelir değil mi? Ben her gece sizin birinizin gelip saçımı okşamasını bekledim! Çok şey mi istedim söyleyin?!"

Bu sefer anneme dönerek;

"Sende! Hiç bana sevgi beslemedin değilmi?!
Burada bana vurduğunda için acıdı mı? Ha?!"

"O-oğlum"

"Bana oğlum deme! Bana oğlum falan deme! Yeter bıktım ben bıktım"

Diyip hızlıca yattığım odaya giderek kapıyı örtüp kapıya yaslandım.

İşte ipler kopmuştu artık. Saatlerce ağlayacağımdan emindim.

Denizdeki kasırga çıkmıştı artık.

İçeriden bağırış sesleri hala geliyordu.

Kapıya odadaki şeyleri yığıp kendimi yatağa attım ve ağlamaya devam ettim.

Bölüm biraz içime sindi sankimsi
Umarım beğenmişsinizdir -Kübra

BEN KAÇARR
🏃🏻‍♂️🏃🏻‍♂️🏃🏻‍♂️🏃🏻‍♂️

Princeling // YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin