Herkes ister sevdiğini öpmek. Herkes ister sevdiğiyle birlikte olmak.
Bende şimdi sevdiğimle birlikteydim. Sevdiğimi öpmüştüm.
Bu öpüşme değildi. İki insanın birbirine şevkatle dokunması gibiydi. Ayrılan kişi ben oldum. Kafamı kafasına yasladım. Gözleri kapalıydı. Bu kelimeyi daha kaç kez söylerim bilemiyorum ama o çok güzeldi.
"Seni seviyorum yabancı. Çok komik değil mi? Daha ismini bile bilemezken sana bağlandım. Daha belki bir hafta oldu. Ama sen beni büyün ile büyüledin. Komik değil mi? Bu kadar kısa bir sürede Seni sevmişim."
"İnsan bir kişiyi sevdiğinde isme gerek duymaz bayım. Kişinin ruhu dahi olsa sever onu. Ama ben korkarım ismimi duyarsanız uzaklaşırsınız benden."
Neden böyle düşünüyordu? Zaten bu saatten sonra bırakamazdım onu.
"Ben ben bırakmam seni. Bırakamam bundan sonra."
"Park Jimin. İsmim Park Jimin. Bayım ne olursunuz uzaklaşmayın benden, ben muhafızları atlatarak geldim bize hiçbir şey yapamazlar."
Ne yani ben Prens olan Park Jimin'i mi öpmüştüm. Tanrım başım kesinlikle yanacaktı. Ama artık çok geçti.
İkimizin dudaklarını ikinci kez birleştirdiğimde elleri boynuma, oradanda saçlarıma gitti.
Ayrılan taraf bu kez o olduğunda durduk.
"Teşekkürler bayım. Size binlerce kez teşekkürler. Hadi tacı bitirelim. Bunu size hediye etmek istiyorum."
Gülümsedim ve tacı yapması için ona türlü türlü çiçekler getirerek yardımcı oldum.
Birkaç dakika sonra tacı bitirmişti. Ayağa kalkıp tacı kafama takmak istiyordu fakat yetişemiyordu.
Yetişemediği için yüzü şekilden şekile giriyordu. Bende bu tatlı görüntüye dayanamayıp kıkırdamamı tutamadım.
"Aslında gülmeyi bırakıp eğilseniz çok iyi olurdu."
Eğildim ve tacı bana taktı.
"Çok yakıştı bayım."
Neden hala bana bayım diyordu? Bana ismimle seslenmesini istiyordum.
"Lütfen ama Jimin bana ismimle seslen."
"Ama garip geliyor. Böylede iyi değil mi?"
"Hayır bana Yoongi dermisin?"
"Pekala Yoongi?"
Gülümsedim.
"Benim artık gitmem gerekiyor. Yokluğumu fark etmemeleri gerekiyor."
"Görüşürüz Jimin."
"Görüşürüz bayı- ee Yoongi"
Yine gülmemi tutamadım. Oda güldü gülmek cidden ona yakışıyordu.
El sallayarak gitti.
Ben de evin yolunu tuttum. Cidden çok acıkmıştım.
.
Krallık
Yazardan"Kralım Prensimizi bulduk."
Kral her zaman ciddi olan suratıyla cevap verdi.
"Güzel. Ne yapıyordu?"
"Efendim bir oğlan çocuğu vardı yanında. Ve yakındılar. Kıyının ilerisindeki kırdaydılar."
"Ne tür bir yakınlık?"
"Cevap verin!"
Vezir ve muhafızlar Kralın bağırmasıyla sıçradılar.
"O çocuğu bulun ve bana getirin. Hemen!"
"Emredersiniz efendim!"
Vezir olan muhafızlardan birkaç tane alıp köye doğru yola çıktı.
.
Yoongi
Eve geldiğimde anneme yemeğe çağırırsın deyip odama gittim. Şimdi bu gün olanları düşünme saatiydi.
.
Yemek hazır olduğunda annem çağırdı. Sofraya oturduk ve babamı beklemeye başladık. Babam yaklaşık beş dakika sonra geldi.
"Muhafızlar köye geldi. Birkaç kişiye birşeyler soruyorlar. Kim ne yaptı acaba?"
Aklıma gelen şeyle kapının açılması bir oldu.
"Sen bizimle geliyorsun!"
Gözlerim sonuna kadar açılmıştı.
Sanırım artık bazı şeyler için çok geçti...
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princeling // Yoonmin
Fanfiction"Sevgilim, artık bedenlerimiz suyun üstünde savrulan bu yapraklar gibi özgürleşecek"