•Beş

63 15 6
                                    

Kısa bir süre içinde dediği yere gelmiştik. Burası düşündüğümden de güzel bir yerdi. Bir sürü çeşit çeşit çiçeklerle doluydu.

Gelmemizle birlikte yabancı, çiçeklerin arasına dalıp uzandı. Bende yanına gidip uzandım. Şimdi ise bir deniz gerine gökyüzünü izliyorduk.

"Size taç yapmamı ister misiniz bayım?"

Düşündüm. Aslında onun elinden ne olsa güzel olacağına emindim.

"Olabilir."

"Hadi kalkalım o zaman."

Benden önce kalkıp elini bana uzattığında yine o his içimi gıdıkladı.

Durup eline elimi uzattım. Elleri o kadar yumuşaktı ki bu his anlatılamazdı. Ayağı kalktım ama elini bırakmadım.

Birbirine kenetlenmiş ellerimize baktı. Yüzünde ki ufak bir gülümsemeyi fark ettim. Bende bakışlarımı ellerimize çevirdiğimde ellerimizin sanki birbiri için yaratılmış gibi uymunu fark ettiğimde kalbim tekledi.

Kalbim şuanda o kadar hızlı atıyorduki yerinden çıkacağını hissettim.

Yüzüme baktı.

"Hadi bayım."

Ellerimden beni sürüklemeye başladığında yüzüne yine yerleştirmişti gülümsemesini.
Bu gülümsemeye nelerimi vermezdim.

Bana ismini söylediğinde onu bırakmamı düşündüren şey nedir bilemiyorum. Fakar artık sanmıyorum ki bırakırım onu. Sevmiştim bu sarı saçlı oğlanı.

Bilmiyordum ona nasıl bu kadar bağlandım. Bilmiyorum ona hangi zaman bağlandım.

Bilmiyordum ne zamandır kalbimi tekletecek kadar sevdim.

En güzel çiçeklerin yanına geldiğimizde yere oturdu ve çiçeklerden bir tane aldı. Burnuna götürdü ve kokladı. Gözleri kapalıydı.

O... O çok güzeldi

Bende karşısına oturup sadece onu izlemeye koyuldum.

Bana baktı. Sonra tekrar çiçeklere. Yüzümde hala o tebessümü devam ederken konuştu.

"Biliyor musunuz bayım bu çiçekler sadece birkaç saat sonra solup gidecekler. Biz sadece onları birkaç saatliğine hayatımızı güzelleştirsin diye kullanıyoruz. Ama onlar birkaç saat sonra solup gidiyorlar. Hayata veda ediyorlar. Bizse onları artık beğenmediğimiz için atıyoruz. Ne acınası."

Dediği şeyle durdum. Düşünmeme zaman vermeden devam etti.

"Biz de gideceğiz oysaki. Bu dünyadan. Bu acınası dünyadan. Onlar gibi solup çürüyüp toprağa karışacağız."

Evet en çok istediğim şeydi. Sadece toprağa karışmak...

Eline baktığımda yarılamıştı tacını. Bende yerden gözüme çok güzel görünen bir çiçek alıp saçına sıkıştırdım.

Çok güzeldi. Tanrım o çok güzeldi. Bu kelimeler sanki onun için yaratılmıştı. Binlerce kez söyleyebirdim bu kelimeleri ona karşı.

"S-sen çok güzelsin."

Bana bakıp söyledi.

"Efendim?"

"Tanrım sen çok güzelsin. B-ben senin ismini bile bilemezken bunları söyleyebildiğime inanamıyorum. Ama sen çok güzelsin."

Elimi yanağına götürdüm okşadım.

O bana sadece bakıyordu. Şaşırmış gibi değildi. Gözlerinde aksine şevkat vardı.

"İsmimi bilmediğiniz için özür dilerim ama söz veriyorum bayım. Size söz veriyorum öğreniceksiniz. Ama ben korkuyorum, ya benden uzaklaşırsanız. Korkarım bu yüzden."

Şimdi ise gözlerindeki şevkatin yerini hüzün almıştı.

"Umarım sözünü sende tutarsın yabancı."

Yaklaşıp o ömrümü bile vereceğim dudaklarına dokundurdum dudaklarımı. O her şeyimi verebileceğim dudaklara.

Güzelliğiniz gibi mükemmel bir gün dilerim.


Princeling // YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin