Yine bir sabaha uyandığıma lanet etmiştim.
Yine uyanmış ve iğrenç bir güne daha adım attığıma yemin bile edebilirdim.Uyandığımda dün akşam kapıya yığdığım eşyalar çarptı gözüme.
Kapıyı açmam için doğal olarak onları yerine koymam gerekiyordu. Yavaş yavaş eşyaları yerine koymaya başlamıştım.
Saat sanırım öğlene yakındı..
Eşyaları yerine koyduktan sonra içeriye doğru adımlarım. Ailemin içeride yemek yediğini gördüm. Beni neden çağırmadılar diye düşünürken babam geldi ve sustum.
Masaya doğru adımlarken babamın bana attığı bakış sanki beni öldürecekmiş gibiydi. Annem ise bana acıyormuş gibi bakış atıyordu. Sözde pişmandı. Ama artık pişman olmak için on sekiz yıl gecikmişti.
Masaya oturduğumda bütün gözler benim üzerimdeydi. Başta babam olmak üzere annem ve ağabeyim de bana bakıyordu.
Ağabeyim sessizliği bozdu.
"Seninde kölelik yapman için son yedi gün biliyorsun değilmi?"
Evet tamamen aklımdan çıkmıştı. Yedi gün sonra doğum günüm olacaktı.
Yani doğduğuma lanet ettiğim 19. yıl.
"Evet."
Dedim kısaca fazla konuşmak istemiyordum buradan sonra gideceğim yer deniz kıyısı olacaktı.
Yemeğimi bitirip masadan kalktığımda odama doğru adımladım. Üstümü değiştirip evden çıktım.
Hızlı adımlarla deniz kıyısına doğru adımladım.
.
Deniz kıyısına geldiğimde fark ettim ki kalem kağıt almamışım. Ama eve dönemezdim.
Yere oturduğumda denizi seyrettim. Çok güzeldi beni ciddi anlamda rahatlatabiliyordu.
Yaklaşık yarım saatin sonunda yanımda hareketlenme hissettim döndüğümde dünki yabancının geldiğini gördüm.
"Merhaba bayım."
"Merhaba."
Gözlerim saçlarına gitti. Saçında bir papatya tacını gördüğümde gülümsememe engel olamadım.
"Umarım çok beklememişsinizdir."
"Hayır. Beklesem bile bana yararı oluyor merak etme."
"Anladım."
Gözlerim bu sefer direkt saçlarına gitti. Saçları o kadar okşanası duruyordu ki. İnsanın ellerini götürüp okşayası geliyordu.
"Beğendiniz mi?"
Sorduğu soruyla duraksadım.
"Evet. Çok güzel olmuş."
Gülümsediğinde gülümsedim.
"İleride bir kır var. İsterim ki bir gün sizde benimle gelip orada çiçeklerle taç yapalım."
Başımı olumlu anlamda salladığında önüne döndü.
Birlikte denizi izlemeye koyulduk.
Aklıma gelen şeyi söze döktüm:
"Biliyor musun yedi gün sonra doğum günüm. On dokuz yaşıma giriyorum."
"İnanın ne hissedeceğimi bilemiyorum..."
Durdu ve yeniden konuşmaya başladı.
"Hem dünyaya geldiğiniz gün hem de kölelik vazifesi için ilk gününüz."
Duraksadım. Konuşmadım. Konuşmadı.
"Bayım ben birkaç gün burada olamayacağım yani sanırım doğum gününüzden yaklaşık 1-2 gün önce burada olmaya çalışacağım."
Neden diye soracaktım ki ayağa kalktı.
"Tekrardan görüşmek üzere bayım. Bu arada yazdığınız sözlere çalışın onları sizden duyacağım."
"Ne?"
Dedim şaşkınlıkla. El sallayarak gitti.
"Görüşürüz umarım." dedim
•
Ya bir insanın anlatımı bu kadar kötü olamaz. Kendimi düzeltmem lazım 🤦🏻♀️
Neysemsi SİZİ SEVİYORUUUUUM<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princeling // Yoonmin
Fanfiction"Sevgilim, artık bedenlerimiz suyun üstünde savrulan bu yapraklar gibi özgürleşecek"