Aytaç'ın gidişinin ardından kendimi odama kapatmış notları bitirmiştim. Kalemi bırakıp saate baktığımda gece yarısını çoktan geçtiğini gördüm, yorgunlukla sandalyemden kalkıp mutfağa indim. Kahve makinesini çalıştırıp dirseklerimi tezgahın üzerine yasladım.
Kafamı toparlayamıyordum, düşüncelerim dört bir yana dağılıyor, bir sonuca varmamı mümkün olduğunca imkansızlaştırıyordu. Öyle ki neyin sonucuna varacağımı bile bilmiyordum. Aytaç'ın sürekli değişen tavırlarına yorum yapamıyor, anlam veremiyordum. Ben nefret ettiğini düşünürken, sanki yıllar önce terk edip giden kendisi değilmiş gibi ilgileniyor oluşu kafa karıştırıcıydı. Aniden ilgisini çekebiliyor oluşu ise daha fazla kafamı karıştırıyordu.
Ben seni aydınlatırım Dünya, terslememen yeterli.
Her normal ilişki gibi başlayıp bitti ve bunu hazmedememek senin problemin.
Ama şansa bak ki sen uzaklaşmaya çalıştıkça biz yakınlaşıyoruz.
Görüyor musun, unutmuşum! Senin bu ayrılığı çoktan hazmettiğini ve Arazla yeni bir aşka yelken açtığını unutmuşum!
Beni yanlış anlıyorsun Dünya.
Söyledikleri bir bir kafamın içinde yankılanırken son yankılanan cümlesiyle yutkundum. Tüm ilgisini yanlış anlayıp umutlanmış olabilir miyim diye düşünürken kahve makinesinin sesini duydum. Ağır hareketlerle kahvemi alıp odamın balkonuna geçtim.
Birlikte olduğumuz zamanlarda verdiği sözler yankılanıyordu kafamda bu sefer. Seni asla bırakmayacağım demişti, haftalar sonra yüzüstü bırakıldığımı iliklerime kadar hissetmiştim.
Sana sarılmadan uyumak; sesini duymadan, yüzünü görmeden güne başlamak istemiyorum demişti fakat günler sonra bir daha bana sarılarak uyumayacağını anlamıştım.
Güneş doğduğunda değil sen güldüğünde aydınlanıyor etraf demişti. Beni bırakıp giderken ise ben karanlıkta kalmak için yaratılmışım, seninle devam edemiyorum demişti bana. O gittikten sonra her gece gökyüzüne bakıp o karanlığın içinde bir yerlerde benimle olmasını dilemiştim.
Biz ayrıldıktan sonra okula sadece sınavlar için gelmeye başlamıştı. Her dönem sonunda sınavlar için geldiğinde biraz daha değişip geliyordu. Nerden geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama onu bir daha aynı sokakta, aynı evde, aynı ilçede bulamamıştım. Dahil olduğu karanlık onu iyi saklıyordu belki de. Dönem boyunca sadece iki defa görebildiğim adamdan vazgeçememiş, onun hakkındaki her şeyi merak etmeye devam etsem de bir ize ulaşamamıştım.
Aytaç'ı ararken Barış ile tanışmış hayatıma yön vermem gerektiğini fark etmiştim. Benim negatifliğime rağmen Barış her zaman pozitif olmuştu. Benim kendime dair hiç umudum kalmamışken benimle umutlarını paylaşmıştı. Küçük yaşta ailesini kaybedip amcasıyla büyüyen Barış hayattan hiç vazgeçmemişti, sayesinde ben de vazgeçememiştim.
Bomboş yolu dakikalar boyunca izlediğimi, aradan geçen zaman sonunda yanaklarımda hissettiğim ıslaklıkla fark ettim. Ağır adımlarla odama geçtim. Elimde yarısı soğuyan kahvemi masamın üzerine bıraktım. Telefonumu şarja taktıktan sonra başımı yastığa bırakıp ince pikeye sarıldım. Göz yaşlarım yatağıma akmaya devam ederken kendimi uykuya teslim ettim.
Alt kattan gelen kısık müzik sesiyle gözlerimi ovalayarak açmaya çalıştım. Saate bakmaya gerek duymadan tekrar uyumak için ince pikeyi kafama çektim. Uykum çok çabuk dağılmıştı ama yataktan çıkmamakta kararlıydım.
Aradan geçen dakikalar sonunda uyuyamayacağımı anlayıp yatakta doğruldum. Saçımı geriye doğru itip zeminle bakışırken odamın kapısının açıldığını duydum. Barış büyük adımlarıyla gülümseyerek yanıma gelip oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karart Bizi
Teen FictionBelimdeki elini tişörtümün içine kaydırırken yüzünü boynuma yaklaştırdı. Boynumda hissettiğim nefesiyle kasılırken buna izin vermemem gerektiğini hatırladım. İki yanımda amaçsızca duran ellerimin varlığını daha yeni hatırlamışçasına ellerimi omuzlar...