Aytaç bize doğru ilerlerken Araz yüzündeki ifadesizlikle onu bekliyordu. Belimdeki elini çekmemişti, diğer elinde sıkmaya devam ettiği bardak vardı. Aytaç'ın ters bir hareketinde bardağın başına gelebilecekleri tahmin etmek çok da zor değildi.
"Dünya, kalk hadi. Gidiyoruz." diyen Aytaç'a çevirdim gözlerimi. Şarap şişeleri masamızdan gitmiş, yerini yanındaki atıştırmalıklarla gelen biralarımız almıştı. Araz bir şeyler söylemek için oturduğu yerde dikleşirken konuşmaması için eline bardağını tutuşturdum. Yapmak istediği şeyleri tahmin edebiliyordum ama ben bu akşam sarhoş olup sızmak istiyordum. Birkaç saatliğine de olsa bilinçsiz olmak istiyordum.
"Yok, Umut çıktı zaten. Kafan karıştı galiba." dedim. Sesimdeki neşe benimle beraber Araz'ı da şaşırtmış gibiydi. Aytaç ise her zamanki soğuk tavrını koruyordu.
"Dalga geçmenin sırası değil, istiyorsa sevgilin de gelebilir. Kalkın artık." dedi. Sevgilin demişti. Kahkaha attım, kendisinin bendeki yerini bilmeden bunları düşünmesiydi komik olan.
"Hayır Aytaç, gelmiyoruz biz. Gözünün önündeki şeyleri göremeyenlerle hiç gelmiyoruz hatta." deyip biramdan birkaç yudum aldım. Aytaç'ın yüzüne yerleşen sabırsızlık umrumda değildi. Ağzımdan çıkan kelimeleri kontrol edemediğimin farkındaydım ama bu da umrumda değildi.
"Karşında Aytaç var Dünya, dikkat et söylediklerine." Araz'ın yaptığı uyarıyla yutkundum. Haklıydı ama dikkat edemiyordum.
"Saçmalamayı bırak da kalk hadi. Barış'ın haberi var zaten."
"Ben evcil köpek miyim de Barış'ın haberi olunca bana her istediğini yaptırıyorsun sen? Gelmiyorum." dedim. Kendisini düşünmemek için içmeye gelmiştim, onun burda ne işi vardı ki?
"Dünya mecbur olmasam uğraşmam, yorma da kalk hadi."
Gözlerim dolmuştu. Sarhoşluğa adım atan bendim, söylediği şeyin ağırlığının farkında olmayan kendisiydi. Belki umursamıyordu ama bir kalbi böylesine kırmak ancak bilinçsizlerin yapabileceği cinstendi.
Yoruyor muydum kendisini? Uğraş olarak mı görüyordu yada? Bu kadar mı bıkmıştı benden? Anlamıyordum. Dans eden insanlar, önümdeki atıştırmalıklar, elimdeki bardak bulanıklaşıyordu.
"Siktir git Aytaç. Hayır dedi, duymuyor musun?"
Araz'ın sesi kulaklarıma dolarken elimdeki peçeteyle düşmek üzere olan göz yaşlarımı alıyordum. Konuşursam ağlardım, susmak istiyordum.
"Ben de mecbur olduğumdan bahsediyorum ama görünen o ki anlaşılmıyor." dedi Aytaç. Elimdeki bardak düşecekken masanın üzerine bırakabilmiştim. Çıkan sesle ikisi de bana dönmüştü. Gözlerimi kaçırıp dans edenleri izlemeye başladım. Mutlu görünüyorlardı, dünyadan soyutlanmış gibilerdi. Yapmak istediğim şeyi yapıyor gibi görünüyorlardı.
"Senin mecburiyetin umrumda gibi mi görünüyor? ikinci kez söylüyorum, siktir git. Güzel gecemizin tadını bozma." derken yumruklarını sıkıyordu Araz.
"Ne b- haliniz varsa görün." dedi. Ağzına gelen küfrü ve daha fazlasını bize arkasını döndüğü anda serbest bırakmıştı. Ne dediğini tam anlamasam da küfürlerinin bir kısmını duyduğumdan emindim.
"Kendini ne sanıyor bu piç? Neyden bahsettiğini sen biliyor musun? Niye çağırıyor olabilir?
Arazın sıraladığı sorulardan hiçbirine cevabım yoktu. Elimdeki bira bitmişti, yenisi önüme geldi. Zaman akıp giderken tek yaptığım şey içmeye devam etmekti. Bir ara Araz'ı Barış'ın aradığını görmüştüm. Ne dediğini sormamıştım, bir şey daha öğrenmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karart Bizi
Teen FictionBelimdeki elini tişörtümün içine kaydırırken yüzünü boynuma yaklaştırdı. Boynumda hissettiğim nefesiyle kasılırken buna izin vermemem gerektiğini hatırladım. İki yanımda amaçsızca duran ellerimin varlığını daha yeni hatırlamışçasına ellerimi omuzlar...