Dream yattığı yerden kalktı ve dengesini bulmaya çalıştı. Dün keşfettiği müthiş şeyden sonra durmamıştı.
Ölmek ve sonra yeniden doğmak çok cazip bir vakit öldürme yöntemiydi.Eğilip yerde duran bıçağı aldı ve kollarında kesikler yapmaya başladı. İşini bitirdiğinde su kovasına yöneldi.
Bunu bir oyun haline getirmişti. Rekoru iki dakika üç saniyeydi. Daha iyisini yapabileceğini düşünüyordu.
"Bir süre sonra bilincimi yitiriyorum, sizden biri saysa olur mu?"
'Arkadaşları' yanında değildi.
"Siz de beni sattınız."
Her neyse.
Kafasını suya soktu. İlk bir dakikadan sonra nefes almak için çırpınmaya başladı. Önemli değil. Zaten respawn'lanacaktı değil mi?
Gözleri kararmaya başladı.
Işığı gördü ve elini uzattı.
İki dakika.
Boğulmak üzereydi.
Bir şeyler yanlıştı.
Dream bu sefer geri gelemeyeceğini hissedip anlık bir panik yaşadı. Sonra bu panik, hızla vücudunu terk etti.
Ölseydi ve geri dönemeseydi ne olurdu ki? Bu harika bir finaldi.
Dream sudan çıkmadı.
Ciğerlerine suyun dolmasına izin verdi. Kalbinin durmanın eşiğinde olduğunu hissetti.
"Bitti~" diye düşündü Dream.
Yavaşça sudan çıkıp yere uzandı. Yeniden nefes almak için hiçbir çaba göstermedi.Ve gerçekten de bitti.
/
Bir süre sonra kahve saçlı bir oğlan, parmaklıkların arkasında belirdi.
"Hey! Gidiyoruz."
Dream kıpırdamadı.
"Clay, uyumanın zamanı değil. Özgürsün artık. Seni iyileştireceğim. Yine mutlu olacağız. Bu lanet yerden gideceğiz. Kalk hadi."
Dream kıpırdamıyordu. George endişelenmeye başlamıştı.
"Fundy onları oyalıyor ama fazla tutamaz. Evet bana yardım etmeyi kabul etti."
Cevap yok.
Bu iyi değildi.
George, az önce Sam'in cebinden çaldığı anahtarla hücrenin kapısını açtı.
"Hey, uyuyan güzel."
Eğilip Dream'i sarstı.
"Clay? Hayır... Olamaz..."
Oğlanı daha da şiddetli sarsmaya başladı.
"Beni bırakmış olamazsın."
Dream'i sırtüstü çevirdi ve gözlerinin sıkı sıkı kapalı olduğunu fark etti.
"Siktir."
Çocuğun nabzını kontrol etti. Hiçbir şey yoktu.
"Clay. Clay nefes al. Tanrım. Ne yaptın sen? Ölemezsin. Şimdi olmaz."
Mahkumun ıslak saçlarını gözünün önünden çekti.
"Clay-gözlerini-aç."
Kelimelerin arasında hıçkırıyordu.
Ayak sesleri duyuldu. Birileri hücreye girdi. George'un umurunda değildi.
"Neler oluyor?" dedi Fundy.
"George." dedi Sam, oğlana yaklaşarak.
"Clay! CLAY UYAN!"
"George, işe yaramayacak."
"Hayır."
"George, cesetten uzaklaş!"
Kahve saçlı çocuk, önündeki soğuk bedene sarıldı.
"Anlamıyorum-"
"İntihar mı etmiş?" dedi Fundy, şok olmuş bir biçimde.
/
Server'ın tüm sakinleri cenazeye katıldı. Dream'i sevmeseler bile, onun hapishanede geçirdiği korkunç günleri düşünüp empati yapabiliyorlardı.
Onun ölmek istediğini biliyorlardı. Ve Dream, istediği her şeyi alırdı.
Dream'in yaptığı belki de en iyi şeydi.
İnsanların içinde merhamet duygusunu yeniden uyandırmıştı.
O kötü bir çocuk değildi. Tommy kahramansa eğer, Dream hikayedeki kötü karakter olmamalıydı.
Aynı amaç için savaştılar.
Sadece yürüdükleri patikalar farklıydı.
Ve bu fark, içlerinden birine pahalıya mal olmuştu. Sadece birine.
~
Yazar Notu : Belki de böyle bir son beklemiyordunuz (:D) ama bu kitabın bir haftalık bir zaman diliminde geçen kısa bir kitap olmasını istediğimden böyle bitirdim. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Oy verirseniz çok mutlu olurum ♥
Bundan sonraki dream smp kitabımı yazmaya başladım ve onun da ilk bölümünü yakında yayınlayacağım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prisoner on the edge | dreamwastaken
أدب الهواةPandora's Vault hapishanesinde bir hafta . Okumak için Dream SMP Lore'unu bilmenize gerek yok. c!dnf içerir. Art credit : Pinterest