Sınır geçilmedi ama atmak istiyorum. Umarım bu bölümde geçer. Gerçi hiç sanmıyorum...
Keyifli okumalar <3
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
"Jimin?"
Duyduğum sesle mutfaktan çıkıp salonun kapısından Bay Jeon'a baktım.
"Buradayım, uyandınız mı?" Koltukta oturur pozisyona gelip eliyle kafasını tuttu.
"Başım çok ağrıyor." Salondan çıkıp tekrar mutfağa girdim ve yemeğiyle beraber ilacını da hazırlayıp tekrar salona döndüm.
Karşısındaki sehpaya tepsiyi koyduktan sonra konuştum. "Önce yemek yiyin sonrasında ilaç içersiniz. Zombiye dönmüşsünüz iyice." Ben kucağına yastık koyup, yastığın üzerine de tepsiyi yerleştirirken o da kendi suratına dokunuyordu. Bana dönüp "O kadar kötü mü gözüküyorum" dedi.
"Yani hala yakışıklısınız ama daha az." Dediğimle küçük çaplı bir şok geçirdim. Benim ağzım neler söylüyor? Az önce adamın her zaman yakışıklı olduğunu ve çökmüş bir durumda bile olsa yakışıklılığını kaybetmediğini söyledim. Yani umarım böyle anlamamıştır.
O ise gülüp saçlarımı karıştırdıktan sonra kaşığı alıp yemeğe döndü.
"Ellerine sağlık, çok güzel görünüyor."
"Afiyet olsun." O yemeğini hızlı hızlı yiyip bitirdikten ve ilacını da içtikten sonra tepsiyi kaldırıp mutfağa koydum. Geri geldiğimde koltukta arkaya yaslanmış, kafasını da arkaya atmış bir şekilde tavanı izliyordu. Gidip yanına oturdum. Ben onun yüzüne bakarken o hala tavana bakmayı sürdürüyordu.
"Bana ne olduğunu anlatmak ister misiniz?" Bu sefer dikkatini çekebilmiştim sanırım çünkü bakışları bana dönmüştü. Koltukta dikleşip derin bir nefes aldı.
"Ben sana demiştim ya şüphelendiğim biri var diye." Sadece kafamı onaylar şekilde salladım. O da konuşmasına devam etti.
"Ben bu sabah Taeri'yi takip etmeye karar verdim. İşe gidiyorum diye evden çıktı, benimle de çok samimi bir şekilde vedalaştı falan. O gittikten yarım saat sonra onun iş yerine gittim ama bana onun işe gelmediğini bugün için izin aldığını söylediler. Ben de nereye gittiğini biliyor musunuz diye sordum. Meğerse iş yerinden bir arkadaşı ile Namsan Park'a gitmişler. Ben de hiç vakit kaybetmeden yola koyuldum. Aklımda o sıra bir kişi vardı aslında. Patronun yanında çalışan koruması ile fazla yakınlardı, gereğinden fazla hem de. Ben ise kendimi o kadar şartlamışım ki o ikisini göreceğime... Neyse parka vardığımda bankların birinde Taeri ve yanında bir kız yan yana oturuyorlardı. Başta kendime kızdım. Aslında beni aldatmıyormuş, bir kız arkadaşıyla geziyorlarmış diye düşündüm. Ama sonrasında ikisi öpüşmeye başlayınca şok oldum. Ben onun her zaman erkeklerden hoşlandığını zannetmiştim. Asla öyle bir ihtimal vermemiştim. Ama yanılmışım..."
Sonlara doğru sesi iyice kısıldığında başını aşağı eğdi. Elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başlayınca içim burkuldu. Onu böyle görmeye hiç alışık değildim gerçekten. Elimi yüzüne çıkartıp onun ellerini yüzünden çektim. Elimin tersiyle göz yaşlarını sildim.
"Lütfen ağlamayın." Gözlerimin içine dolu gözleriyle bakarken kalbim acımaya başladı. Onu böyle ağlarken gördüğüm için miydi yoksa bana muhtaç bir şekilde baktığı için miydi bilmiyorum ama içimde ufak çaplı bir heyecan vardı.
"Bana söyleyebilirdi Jimin. Bana anlatabilirdi. Aldatmak daha mı iyi çözüyor sorunları?" Dudaklarından titrek bir nefes çıktı. "Madem son zamanlarda beni sevmeyi bıraktın, bari bencillik etmeden önce bir karşındakini düşün. Onca sene birlikteydik, hiç mi hatırım yok onda ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
True Love | Kookmin
FanfictionJimin'in beden öğretmeni olan Jungkook, Jimin'in ablasının arkadaşı ile evlidir. Ancak olaylar pek de bekledikleri gibi gitmez. •Jikook• +Taegi