Havalar iyice soğumaya başlamıştı. Yavaş yavaş kışa doğru gidiyorduk ve benim en sevdiğim mevsim kıştı. Yaz mevsimini çok fazla sevmezdim çünkü sıcağa gelemeyen bir insandım, güneş yanıklarını, gece sıcaktan uyuyamamaları sevmezdim. Kışın uyumak, böyle yorgana sarılıp ısınmak çok çok daha iyiydi benim için. Karın yağışını izlemek,arkadaşlarımla birlikte kartopu savaşı yapmak veya kardan adam yapmak tam benlik aktivitelerdi.
Doğum günümden bu yana 3 hafta geçmişti. Dava günü yaklaştıkça heyecanım da artıyordu. Benim aksime Jungkook'un stresi daha çok artıyordu ki normal diye düşündüm. Ömrünün yarısını verdiğin insanla bütün bağlarını kopartacaktın, acı verici bir şey olmalıydı. Ben Taeri'yi hiçbir zaman çok sevememiştim zaten. O kadında aşırı yapmacık bir tavır vardı ya da sadece bana öyle geliyordu bilmiyorum. Hayatımızdan tamamen çıkıyor olması güzeldi, umarım ablamın hayatından da tamamen çıkardı.
Kantinden aldığım su ile sınıfa çıkıyordum. Öğretmenler odasının önünden geçerken belki Jungkook'u görürüm diye içeriye bir bakış attım. İngilizce öğretmenim ile konuşan Jungkook beni fark edince beklemem için eliyle işaret etti. Bayan Kim ile vedalaşıp yanıma geldi. Hafifçe kulağıma yaklaşıp konuştu.
"Beni takip et." Dediğini yapıp onu takip ettim. Spor salonuna girince ben de girdim ve arkamdan kapısını kapattım. Adımlarını yavaşlatırken arkasına dönüp bana kısa bir bakış attı, sonra önüne dönüp spor salonunda ilerlemeye devam etti. Ben de hemen arkasından adımlarımı hızlandırdım. Topların ve birkaç spor malzemesinin olduğu odaya girince ben de hemen arkasından girdim. Ben girince kapıyı kapatıp arkamdan da kilitledi. Biraz sinirli gözüküyordu ya da aceleci. Elindeki anahtarı masanın üzerine atarken sessizce onu izliyordum. Yavaşça yaklaşmaya başlayınca ben de geriye doğru adımladım. Yüzümde adlandıramadığım bir sırıtış vardı ve gülümsemeyi asla bırakamıyordum. Heyecanlandığımdandı muhtemelen. O ise dümdüz yüz ifadesiyle beni, arkamdaki masayla arasına sıkıştırdı. Ellerimle masadan destek alıp geriye doğru hafiften eğilirken o da ellerini arkamdaki masaya koyup yüzüme doğru eğildi. Dikkatlice yüzümü incelerken hâlâ gülümsüyordum.
"Neden-" sorumu tamamlayamadan sertçe dudaklarıma yapışınca ne olduğunu şaşırdım. Belimden tutup masaya oturttu, ellerini yanaklarıma çıkartıp sertçe öpmeye devam ederken ona ayak uyduramıyordum. Nefes almama izin vermeden öpmeye devam ediyordu. Bir şeye mi kızmıştı yoksa başka bir nedeni mi vardı? Tam öpüşmeye ayak uydurdum derken sesli bir şekilde ayırmıştı dudaklarımızı. Nefes nefese kalmış ve kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı. Ben nefeslerimi düzene sokarken konuştu. "İngilizce öğretmenin senden şikayetçiymiş. Derslerde sürekli uyuyormuşsun. Uyumaya devam edecek misin?" Cidden beni deli gibi öpmesini ceza olarak mı sayıyordu. Sinsice gülümseyip konuştum.
"Evet, edicem." dedim. Her uyuduğumda beni böyle öpecekse hiç uyanmazdım ki. Tek kaşını kaldırmıştı ve gülümsemişti. "Ayrıca." dedi ve daha da yaklaştı. "Dün attığın o mesajlardan sonra, gerçekten hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğimi mi zannediyordun?" Omuz silkip gözlerimi kaçırdım ama onu deli etmek için de gülüyordum. Dün gece geç saatte biraz müstehcen mesajlar ve fotoğraflar yollamış olabilirim.
Ona bakmam için eliyle çenemden tutup çevirmişti. Gözleri dudaklarımdayken fısıldadı.
"Derslerde uyuma, tamam mı?" Kafamı iki yana salladım. Kaşlarını çatıp gözlerime baktı. "Sözünüzü dinlemediğim için beni cezalandıracak mısınız hocam?" dediğim şeyle gözlerine bir karaltının çöktüğünü hissettim. Sonrasında da yine sert bir şekilde dudaklarıma yapışmıştı. Onu bacaklarımın arasına alıp bacaklarımı da beline doladım. Bu sefer öpüşlerine ayak uydurabiliyordum. Kollarımı boynuna dolayıp iyice kendime çektiğimde beni kucaklayıp hemen yanımızdaki duvara yasladı. Dudaklarımız birbiri üzerinde kayarken öpüşme sesleri tüm odaya yayılıyordu.
Pantolonumun içine sıkıştırdığım okul tişörtünü, sıkıştırdığım yerden çıkarttı. Elleri tişörtümün içine girip belimi okşarken, belim yay gibi gerilmişti. İstekle onu kendime iterken oda kendini bana bastırmıştı. Ağzımdan küçük bir inilti çıkınca dudaklarımdan ayrılıp boynuma yöneldi. Lakosumun düğmelerini açıp köprücük kemiğimi ısırdı. Daha fazlası için saçlarından tutup kendime daha da bastırdım. Tekrar belimden tutup masaya oturttu. Vücudumu ittirip masaya uzanmamı sağlarken tişörtümü sıyırıp üzerime eğildi. Karnımdan aşağıya doğru öperken aşağıdan bana bakıyordu.
Pantolonumun kemerini açtığı sıra kapının kolu zorlanmaya başladı. Korkudan yerimizde sıçrarken hızlıca masadan inip kemerimi geri bağladım. Kapı kolu birkaç kez daha aşağı inmişti. Gerizekalı mısın kilitli işte gitsene. Jungkook'a döndüğümde nefes nefese bana bakıyordu. İkimizde hâlimize güldük sessizce. Kapıdaki öğrenciler gidince bana yaklaşıp belimden tuttu ve kendine çekti.
"İzinsiz top almaya gelen yaramaz öğrencilere yakalanıyorduk az kalsın. İyi ki kapıyı kilitlemişim." Ellerimi ensesinde birleştirdim. "Nerede kalmıştık?" dedi dudaklarıma bakarak. Kendimizi bir anlığına kaybetmiştik ve eğer öğrenciler gelmeseydi daha da ilerleyecektik, ben ilk seferimin okuldaki bir malzeme odasında olsun istemiyordum. Geri çıkıp ciddi bir surat ifadesi ile baktım. "Jungkook burada dursak mı? Devam etmek istemiyorum." dedim.
Bunu söylememi bekliyormuş gibi gülümsedi ve dudağıma küçük bir öpücük bıraktı. "Haklısın, ben de ilk seferimizin burda olmasını istemem, seni zorladıysam özür dilerim." Ben de gülümseyip kafamı iki yana salladım. "Hayır, kendimi kaybetmişim, ne yaptığımızı idrak edemedim." Kıkırdayıp tekrar dudaklarımızı birleştireceği sıra geri çekilip kaşlarımı çattım.
"Bana diyorsun derslerde uyuma diye, ders saatinde beni buraya kilitliyorsun. Gitti dersim, kesin yok yazıldım." Suçlu küçük bir çocuk gibi güldü. "Özür dilerim seni görünce dayanamadım." Kafamı onaylamaz şekilde sallayıp güldüm.
"Seni seviyorum Jimin." dedi birden ciddi bir tonda. Gözlerinin içine bakıp gülümsedim tekrardan. Bugün amma çok gülümsüyordum. Dudaklarına uzanıp yavaşça öptüm. Dudaklarımı hareket ettirmeden sadece üstünde tutuyordum. Birkaç saniye sonra geri çekildim.
"Ben de sizi seviyorum hocam."
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Kısa bir bölüm oldu ama içime sindi. Belki de artık böyle kısa kısa bölümler atarım bilemiyorum.
Aklımda hiç böyle bir sahne yoktu, okuduğum başka bir kitaptan esinlendim. Orda da kimya labaratuvarında öpüşüyorlardı hehehe.
O kitap da çok güzel ismi: NO:13 |Bxb|
Jikook değil normal bxb kitabı ve çook güzel bence siz de okuyun derim. Neyse baybayy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
True Love | Kookmin
FanfictionJimin'in beden öğretmeni olan Jungkook, Jimin'in ablasının arkadaşı ile evlidir. Ancak olaylar pek de bekledikleri gibi gitmez. •Jikook• +Taegi