Hani böyle; çok mutlu olduğunuz bir anda, her şeyin mükemmel gittiğini düşündüğünüz bir anda, tüm o anı bozan ve bütün mutluluğunuzun uçup gitmesini sağlayan bir şey olur ya. İşte o zamanlardan birindeydim.
Jungkook ile yerdeki örtünün üzerinde uzanırken ve hava da yavaştan kararmaya başlamışken mutluydum. Zamanın durmasını ve uzun süre böyle kalabilmeyi dilemiştim ama maalesef ki zaman durmuyor. Üstüne üstlük, huzurlu ortamı bozan bir şey de vardı. Telefonum...
Telefonumun sesini duyduğumda içimden oflamıştım. Yavaşça Jungkook'un kolları arasından sıyrılıp telefonumu elime aldım. Arayan ablamdı, bekletmeden cevapladım.
"Efendim abla?"
"Jimin, ben eve geldim haberin olsun diye aradım."
"Tamam abla. Biz de Jungkook hyung ile dışarıdayız, birazdan gelirim."
"Tamam takılın siz. Ben yemek yaparım, gelince yersin."
"Tamamdır. Kapatıyorum."
"Dur dur! Ne dicem, babam yakında ziyarete gelecekmiş."
Şaşkınca konuştum. "Oh? Kore'ye dönmüş mü? Ne zaman?"
"Ne zaman döndüğünü bilmiyorum ama o şıllıkla beraber gelmişler. İşi varmış biraz burada, bize de uğrayacakmış."
"Hah! Ben de bizi görmeye geldiğine şaşırmıştım, meğerse işi düşmüş. O aptal karıyı da yanında getirirse eve almam bile."
"Aynı şekilde ben de katılıyorum kardeşim. Aptal ikinci karısının yüzünü görmek istemiyorum. Benim yaşımdaymış inanabiliyor musun?"
"Konu babam olunca iğrenç geliyor." Evet çünkü ben de yaş farkından hoşlanıyordum, iğrenç gelmiyordu. Ama dediğim gibi bu kişi babam olunca... İğrenç.
"Neyse kapatıyorum, bay bay." deyip telefonu kapatıp yanıma koydum. Jungkook yerinde doğruldu ve meraklı meraklı bana bakmaya başladı.
"Ablam aradı, babam ziyarete gelecekmiş."
"Şimdi mi?" Kafamı iki yana salladım. "Hayır şimdi değil, ne zaman bilmiyorum. Bir ara uğrayacakmış." dedim. Anladım dermiş gibi kafasını salladı. Bakışlarını nehre çevirdi tekrar. Ben de onun gibi önüme döndüm.
Hava yavaştan soğuduğu için üşümeye başlamıştım. Kollarımı göğsümde çapraz bağladım ve bacaklarımı kendime çektim. Jungkook da üşümüş olmalı ki yanındaki poşetten hırkalarımızı çıkardı. Benimkini omuzlarıma koydu yavaşça, sonra kendisininkini giydi. Ben de hemen omuzlarımdaki hırkayı iyice giymiştim.
"Hemen gidecek miyiz? Bir şeyler yiyip içemedik de." Bakışlarımı ona çevirdim. "Ablama birazdan gelirim dedim ama daha burada durmak istiyorum. Zaten yanımda senin olduğunu biliyor, yani geç gitsem de kızmaz." Gözleri gözlerimdeyken gülümsedi, ben de gülümsedim. Sonra önümüzde duran kadehleri aldı ve şarapları doldurdu. Birisini bana uzattı ve kendisininkini önüme doğru uzattı.
"O zaman, sağlığına." dedi. Ben de aynı şekilde kadehimi kaldırdım. "Sağlığımıza." dedim ve gülümsedim.
Bir yandan içkilerimizi içerken bir yandan da getirdiğimiz meyvelerden yiyorduk. "Aç bakalım ağzını." dedi elindeki çileği bana doğru uzatırken. Bekletmeden ağzımı açtım ve uzattığı çileği ağzıma aldım. Gülerek beni izliyordu ve beni küçük küçük besliyordu. Gerçekten o kadar tatlıydı ki... Kırk yıl düşünsem böyle bir manzara gelmezdi aklıma sanırım. Daha öncelerde kendimi kandırarak inkar etmiştim duygularımı ama şimdi geniş çaplı düşününce, benim hislerim çok önceden beri vardı. Bilmiyorum belki de ilk tanıştığımız zamanlar. Daha önce buna ihtimal vermemiştim gerçekten hatta aklımın uzundan bile geçmemişti. Ama son zamanlarda bana olan yakınlığı gerçekten bazı şeylerin ortaya çıkmasını sağladı. Duygularımın... O da aynı şeyleri mi hissediyor bilmiyorum ama içimden bir yerlerden bunu hissediyordum, duygularımın karşılıklı olduğunu. Zaten bu yakınlığın başka açıklaması olamazdı, bu tür yakınlık arkadaş derecesinde değildi. Hele öğrenci derecesinde hiç değildi, alakası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
True Love | Kookmin
FanficJimin'in beden öğretmeni olan Jungkook, Jimin'in ablasının arkadaşı ile evlidir. Ancak olaylar pek de bekledikleri gibi gitmez. •Jikook• +Taegi