1

46 9 66
                                    

İsim istiyordu. Benim ismim var dedim. Bana, dedi. Eh...

Sevgili okur, bu Cameron. Cameron, bu sayıdeğer okuyucu.

Onun zihnimin gerilerinde olduğunu ne zaman fark ettim bilmiyorum. Kafam küçüklüğümden beri karmakarışıktı. Bunu annemlere açıklamaya çalıştığım ilk sefer durum şöyleydi:

Bebek mamasını annemin suratına fırlatıp anlamsız bir şeyler bağırarak tükürükler saçtım. Annem beni kucağına alıp uyuttu.

İkinci sefer beni bir psikoloğa verdiler. Psikolog iki gün sonra beni bıraktığını belirtip psikolojisi bozuk bir şekilde bir başka psikoloğa danışmaya gitti.

Audrey.

İsmimi nerden biliyorsun dediğimde karşılık vermiyordu. Efendim?

Annen akşama pizza yapacak.

Bilinçaltımdakileri tekrarlamaya bayılıyor. Farkındayım.

Fizik defterimin hoca gelmeden önce şişe karalamaya başladığım sayfasını açıp düzgün bir şekilde kitaptaki sorunun çözümünü yazmaya koyuldum. Bu sırada Cameron başımın etini yiyordu. Belki de zihnimin. Hangisi daha doğru olur, bilemiyorum.

Dikkatli oku. 

Kalkmaya cesaretin yetmez.

Uyudun mu?

Hoca sana bakıyor.

Soruyu çözmek için son bir dakika.

Son dediğinden sonra içimden yüksek sesle: "BİLİYORUM!" diye bağırmak geçti. Kendimi tuttum. Her seferinde böyle yapıyordum. Beni dediklerini sürekli olarak tekrarlayarak deli ediyordu ve otomatik olarak 'sus' ya da 'yeter' diyesim geliyordu. Bu duyguları kendime saklamam geceleri -Cameron geç saatlerde sessiz olurdu- kendimi yiyip bitirmeme neden oluyordu. 

Bay Thompson'dan yükselen anlamsız homurtu sınıfta hareketlenmeler, bazı yerlerde kısık sesli küfürler dolaşmasına sebep oldu. Kalemimi bıraktım ve defterimdeki çözümü eleştirel bir şekilde inceledim. Hafifçe iç çektim. Bay Thompson en ön sıralarda el kaldıran birini tahtaya çağırırken her zamanki gibi sessizce oturup bakışlarımı tahtadaki çözümde gezdirdim. Benimkinin tıpatıp aynısıydı ve doğruydu. Cameron'un gıcık sesi zihnimde yankılandı.

HAHAHAA

Demiştim değil mi ama!

Kalkamazsın demiştiiiiiiiiim!

İçimden ona öyle bir küfür yolladım ki bir an için duraksadı, ben bile şaşırdım. Bir an sonra iğneleyici bir karşılık verdi.

Bunu annenin yanında ağzından kaçırırsan tüm sabun stoğunu sana kullanır. Sus.

Ama tabii bütün ders böyle devam etti. Beş altı soru daha çözdük, -hiçbirinde tahtaya kalkmadım, evet- ardından sınıftaki hoparlörde teneffüs zili yankılandı. 

-Bir sonraki dersimiz yarın, görüşürüz. O sayfayı bitirin.

gibisinden bir şeyler geveleyen Bay Thompson geldiğinden daha hızlı bir biçimde sınıftan yok oldu. Hemen sonra aklım düşünce yağmuruna tutuldu.

Sonunda gitti

Tost yiyecek misin? Sabah kahvaltı etmedin

Bir sonraki ders müzik mi? Oley! Susar mısın, Cameron?

CameronHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin