İlk başlarda çok konuşmuyordu, görmezden gelmeye çalıştım ama sinirimi bozuyordu. Annemlere söylediğim her sefer daha sık konuşur oldu. Artık şikayet etmiyorum.
Eve varmıştım. Aklımın bir tarafı deli gibi ödevlerimi nasıl yetiştirebileceğim üzerine kafa yorarken Cameron havadan sudan konuşuyordu.
A, selam kuş. N'aber?
Merak ettiyseniz söyleyeyim, bizim bir kuşumuz yok. Gözlerimi kırpıştırdım, az önce gözlerimin önünde belli belirsiz bir silüet halinde belirmiş olan küçük serçe ortadan yok oldu.
Niye yaptın ki şimdi bunu? Beni bir süre rahat bıraksan?
Sırıttığını hissedebiliyordum.
Yoo. Pizza yemeyi düşünene kadar olmaz. Sanki ondan sonra bırakacaksın ya.
Bak işte ona söz veremem.
İç çekip odama yöneldim. Salonun yanından geçerken anneme selam vermeyi ihmal etmemiştim.
-Audrey, baban geç gelecek.
-Tamam, anne.
Hmm neden acaba... Kes sesini.
Sadece merak etmiştim ya! Sorsana, sorsana! Hayır.
Hadi amaa mızıkçılık yapma! Sormayacağım dedim.
İyi. Hıh.
Sonraki beş dakika susmadı, ben de karşılık vermedim. Orta Çağ tarzı şarkılarla rock'u birleştiren amatör bir şarkıcıya ne diyebileceğimi öğretmiyordu bana kimse.
Odama girip üstümü değiştirdim ve banyoya girdim. Çıkıp saçımı kurularken belli belirsiz bir melodi mırıldanıyordum.
Ne o, birdenbire şarkı söylemeye başladın?
Oysa banyo yaparken şarkı söylemeye bayıldığımızın o da farkında.
Evet, çoğul konuştum.
Cameron'un içimde yaşayan biri olduğuna inanıyorum. Belki bir ruh, ya da onun gibi bir şey. Çünkü benden ayrı olarak düşünüyordu. Ve o konuşurken içimi garip bir his dolduruyordu. Sanki görmem gereken bir şeyleri göremiyordum. Görmeme bir şey engel oluyor gibiydi neredeyse. Buna her kafa yorduğumda o lanet olası kız sesinin dedikleriyle kesiliyordu düşüncelerim. Yani düşünemiyordum.
Akşama kadar matematik ödevime kafa yormaya çalıştım. Cameron beni hiçbir şekilde desteklemiyordu.
Soruyu doğru yaptın mı, bir baksana.
Ay, bak, bir köpek!
Bir soru daha ve sonra... Susacak mısın da çözeyim?
LA-LA-LAA-LA-LA-LA-LA-LAAA!!! CAMERON!
İki dakika süresince sessiz kaldı.
Ben soruyu çözünce keyif dolu sesi tekrardan kulaklarımda çınladı.
Pizza zamanıııı!!
Elimde olmadan gülümsedim. Bir konuda anlaşıyor olabilirdik: Annemin pizzaları harikaydı.
***
Babam hakkında nasıl hissettiğimden emin değilim. Garip biri, akşamları geç saatte eve geliyor yani neredeyse hiçbir zaman evde değil ama annemi cidden seviyor gibi... Bana karşı bir sempati duyup duymadığını bilmiyorum işte, hani baba-kız sevgisi falan. Gerçi bu tür konulara pek kafa yoramıyorum.
Yani...
O var.
Audreeyyy flüt çalacak mısın??
Bazen onunla konuşmak... Kolay ve tartışmasız. Bazen. Tek olduğumda. Odamda. Hiçbir zaman kelimenin tam anlamıyla tek olmadım tabi ama bilirsiniz, şey... Maddesel olarak hani.
-Belki.
Tek olduğumda sessiz fısıltılarla konuşuyorum onunla. Annemler duymaz, kimse duymaz yani sıkıntı olmaz. Hem Cameron alıştı, benim için de kolay artık.
Keyiflendiğini hissettim.
Hmmm ne çalacaksın?
Sırıttım.
-Sürpriz.
Flütümü uzun ince deri kılıfından çıkarırken sessiz kaldı, neredeyse soluğunu tutuyor diyebilirdim.
Kendi ezgilerimden birini çalmaya başladım.
Notalara gerçekten tatlı bir şekilde ayak uydururken çıkardığı sesler kulaklarımda çınlayarak kayboluyordu. Müziği seviyordum. Hayır, seviyorduk.
Bir ezgimi daha çaldım. Sonra bir tane daha. Sonra şu ünlü 'Titanik' filmindeki şarkıyı çaldım.
Gece yarısına kadar durmadan flüt çaldım.
Bir tane daha!!!
dedi 'lütfen' der gibi bir ses tonuyla.
Bir tane daha! Bir tane daha!
Başımı iki yana sallayıp esnedim.
-Uyuyacağım.
Gıcık bir ses çıkardı. Çantamı topladıktan sonra duş alıp pijamalarımı giydim. Yatağıma ilerleyip gözlerimi kaybolduğum an, sabaha kadar uykuya daldık. İkimiz de.
Zihnimin berrak olduğu nadir anlardan biriydi. Tek sorun benim de uyuyor oluşumdu.
İyi geceler, Cameron.
İyi geceler, Audrey.Bazen anlaşabiliyoruz.
Bazen.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cameron
Teen FictionBir bedende iki kişi, fazla değil mi? Audrey 16 yaşında liseli bir genç kız. Diğer kızlar gibi kitaplardan, müzikten ve yalnız kalmaktan hoşlanıyor. Ama hiçbir zaman gerçekten yalnız değil. Aklındaki o ses küçüklüğünden beri onu bırakmıyor... - 'Ah...