İlkokulda bir arkadaşıma açılmıştım. Cameron'a henüz isim bulmadığım zamanlardı. Benimle dalga geçmişti.
Gözlüğümü çıkarıp tokanın birini dudaklarımın arasına aldım ve aynadaki yansımama bakarak saçımı toplamaya koyuldum.
Kıvırcık saçlarım kısa süreliğine direndi, ardından inatçı saç tellerim şekillendi.
Aslında bugün cumartesiydi ve saçlarımı özellikle okula gittiğim gibi bağlamama gerek yoktu. Fakat bugünü diğer günlerden ayıran bir şey vardı: misafirliğe gidiyorduk.
Ve bu misafirler ne yazık ki öyle basit bir aile dostu falan değillerdi. Halamlardı. Ve Andrea halamın çocuklarından nefret ederim.
E neden gidiyorsun o zaman?
Toka az kalsın yere düşüyordu. Yanlışlıkla kendi saçımı çekince küfrettim. Cameron güldü. Açıkçası birdenbire ortaya çıkmakta üstüne yok.
Cevabın senin için bir şey ifade edeceğini sanmıyorum.
Ki cevabı zaten biliyordu. Kuzenlerimi sevmiyordum, halamı değil.
Benimle en çok vakit geçiren oydu küçüklüğümden beri. Annem o zamanlar henüz bırakmamış olduğu işine giderdi, babam yine şimdiki gibi evde çok görünmezdi ve halamla eğlenirdik. Cameron o anlarda beni yalnız bırakırdı bazen.
Halam benden on yaş büyüktü ve ikinci üniversiteye girmek için hazırlanıyordu. Ve şimdiden ikiz kızları vardı. Diana ve Esmeranza. Ah, ikizlerden de nefret ederim.
Saçımı toplamayı bitirip üstümü başımı düzelttim, diz seviyeme gelen kazak-elbisemin kıvrımlarını düzelttikten sonra küçük çantamı omzuma astım. Işığı kapatıp odamdan çıktım.
Evlerine yürüyerek gidecektik sanırım. Babam bile geliyordu, gelebilmek için işinden erken gelmişti eve- ki bu doğum günlerimde dahi yapmadığı bir şeydi.
İyi ki doğdun saaanaaa!! İyi ki doğdun saaanaaa!! İyi ki- Cameron!
Kıkırdadı.
Ne var? Bugün kimsenin doğum günü değil.
Aa öyle mi? Ben Darryl'inki sanıyordum.
Söyledikleri üzerine az kalsın halıya takılıp yere yuvarlanıyordum. Duvara tutunarak düşmekten kurtuldum, o sırada yanımdan geçip giden babam bana garip garip baktı.
Ah, olamaz.
Unutmuştum. Nasıl unutabilmiştim? Oysa bugün tüm kızlar onun yanına gidip durmuştu...
Cameron yeniden güldü ve annem banyodan çıkıp babamın bizi arabayla götüreceğini söyleyene kadar iyi ki doğdun şarkısı söylemeye devam etti.
Kaşlarımı çattım.
-Hani yürüyecektik? Sabah öyle demiştin.
Annem omuz silkti.
-Bir yere uğrayacağız önce.
Sesimi çıkarmadım. Hazırlanıp çıktık.
Pasta falan mı alacaklar? Bilmem.
Sorsana. Gerek yok.
Devam etmedi. Ben de etmedim. Pencereden dışarıdaki manzaranın akıp gitmesini seyrederken düşüncelerim Darryl'e kaydı. Yüzümü buruşturdum. Annem ön dikiz aynasından -sık sık o aynadan faydalanarak makyajını tazeler- beni izliyor olmalıydı ki:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cameron
Teen FictionBir bedende iki kişi, fazla değil mi? Audrey 16 yaşında liseli bir genç kız. Diğer kızlar gibi kitaplardan, müzikten ve yalnız kalmaktan hoşlanıyor. Ama hiçbir zaman gerçekten yalnız değil. Aklındaki o ses küçüklüğünden beri onu bırakmıyor... - 'Ah...