"Minho hyuunng"
Kulaklarımı dolduran tanıdık kalın ses ve içeri tüm ışıltısı ile giren felix'e çevirdim gözlerimi. Taburcu olduğu güne göre çok daha sağlıklı ve canlı duruyordu. Anlaşılan bu ufak omegaya gayet iyi bakıyorlardı çünkü şu an ki görüntüsü cidden oldukça parlak ve coşkuluydu.
"Hoş geldin lix"
Minik bir çocuk gibi pıtır pıtır yanıma gelmiş ve yanağıma büyük bir öpücük kondurmuştu. Çekilirken ohh demeyi de ihmal etmemişti. Cidden öpücükleri ve sarılmaları çok seviyordu.
"Hoş buldum hyungie. Napıyorsun bakalım."
Karşımdaki sandalyeye oturmuş dikkatli gözlerle beni izliyordu. Şu an tüm suratını mıncırmak istiyordum.
"İyiyim minik peri, çalışıyorum. Sen nasılsın? Hangi rüzgar attı seni buraya."
Sorduğum soruyla birlikte yanakları hafifçe kızardığında ellerini yanaklarına bastırdı soğutmak ister gibi. Cidden bu çocuğu kalbime sokup orada saklamak istiyordum. İnanılmaz tatlıydı.
"Şey ben innie'yi görmeye geldim. Bugün nöbeti varmış o yüzden akşam buluşamayacağız ben de gelip öğle arası görmek istedim."
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken dudaklarım da istemsizce açılıp oval şeklini almıştı.
"Jeong ile siz o kadar yakın mısınız?"
Kafasını onaylar şekilde salladı hızlıca. Yanakları mümkünmüş gibi daha da kırmızı olmuştu. Çilleri de bu kızıllıkla belirgenlişmişti sanki şu an karşımda sevimli bir çilek varmış gibiydi.
"Evet Hyung, ben daha hastanedeyken numaralarınızı vermiştik birbirimize. Mesajalşıyoruz o günden ber-"
"Yavrum?"
Bakışlarım içeri giren Jeongin'i döndü. Tek odağı Felixdi.
"İnnie~"
Şapşal kuzenim az önce benim miniğime yavrum mu demişti? Bu kadar sahiplenici konuşması beni duygulandırmıştı. Resmen çocuklarım gözümün önünde flört ediyordu.
Felix ile ikimiz ona bakarken onun tek gördüğü karşımdaki küçük omegaydı. Yavaş adımlarla felix'in yanına gelip elini çenesine koydu ve yüzünü yukarı doğru kaldırdı ardından çillerinin olduğu yere, elmacık kemiklerinin üzerime öpücük kondurdu.
Resmen yutkunmadan karşımdaki olayın şokunu yaşıyordum. Jeongin doktor değil maraton koşucusu olmalıydı.
"Neden ilk benim yanıma uğramadın? Çok özledim seni"
Eli hala felix'in çenesindeydi ve minik bedene tepeden bakıyordu. Şu an açık konuşmak gerekirse kdrama sahnesinde gibi hissediyordum. Benim bu hikayedeki rolüm ise kamera olmaktı muhtemelen.
"Minho Hyung'u görmek istedim. Uzun zamandır görüşmedik"
Dudaklarını büzerek konuştuğunda biricik kuzenimin bakışları saniyelik oraya kaymış sonra hızlıca boğazını temizleyerek felixten uzaklaşmıştı. Anlamış gibi kafasını salladı.
Usulca Felix'in karşısındaki sandalyeye oturup bana döndü. Sonunda burada olduğumu hatırlamış velet. Akşam tüm bu olanların hesabını soracaktım ondan.
"Hyung bu güzelliği senden kaçırsam bir problem olur mu?" Felix'e göz kırparak yandan sırıtmıştı.
Benimle mi konuşuyordu yoksa minik omegama cilve mi yapıyordu belli değildi. Gözlerim istemsizce devrildi bu davranışına. Cidden Jeongin beni her geçen gün daha da şaşırtıyordu çünkü bu kadar flörtöz biri olacağını tahmin etmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A moment of silence | Hyunho
Fanfiction| Omegaverse | Hyunjin'in nefesi önce ensemde oyalandı ardından mühür yerime yavaşça burnunu sürttü. Öyle belirsiz bir histi ki bir an yanlış mı hissettim diye sorgulamıştım. Yavaşça aynı yere dudaklarını bastırınca irkildim. İşte bu hareket tüm bed...