Öğle arasında yaşadığım ufak olaydan sonra Jeongin yanıma gelmişti ve bana neden Felix'in yanında olduğundan bahsetmişti.
Açıkçası birkaç bahane sıralamıştı ama hiçbirinin gerçekliğine inanmadığım için dinlememiştim.
Şimdi ise yorgunca evime gitmek için hazırlanıyorum. Saat akşam altıya geliyordu. Yarın tüm gün evdeydim ve bolca dinlenebilecektim. Bay Park'ın söylediğine göre Felix yarın değil bir sonraki gün taburcu olabilirdi yani bu da yarın ona ufak bir ziyarette bulunabileceğim anlamına geliyordu.
Abisine denk gelmek istemiyordum ama muhtemelen o da olacaktı. Zaten gardiyan gibi tek bir dakika bile ayrılmıyordu odadan. Bunu nereden bildiğime gelirsek her fırsatta gidip orada mı diye yoklamış ve her seferinde aynı hayal kırıklığı ile çalıştığım alana geri dönmüştüm.
Yarın ise ne olursa olsun gidip küçük omegayı görmeliyim çünkü doğru düzgün hiç konuşma fırsatımız olmamıştı. Jeongla bile daha fazla iletişim kurmuştu.
Bu durum moralimi bozsa da yapacak bir şeyim yoktu. O alfa bozuntusu ile muhatap olmaktansa küçük omegadan biraz uzak kalmak daha cazipti.
Üzerimdeki doktor önlüğünü çıkartıp odadaki dolabıma bıraktım. Şimdi gidip tüm akşam kanepemde pinekleyecektim.
Huzur resmen beni bekliyordu.
Hızlıca sırt çantamı alıp odadan çıktım ve hastanenin çıkışına yürüdüm. Bu büyük hastane cidden yorgun vücuduma dar geliyordu. Bedenimi kapının dışına attığımda ciğerimi dolduran temiz hava ve yavaştan batmaya başlayan güneş bana yaşadığımı hissettirmişti. Tüm gün aynı kokuyu solumak bazen başımı ağrıtıyordu.
Bir süre kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmış ve derin nefesler almıştım. Gözlerim benden biraz uzakta arkası dönük telefonla konuşan tanıdık beden ile irileşti.
Hyunjin şu an bahçedeydi yani keşke hastaneden çıkmadan Felix konusunda şansımı tekrar deneseydim. Dönüp içeri girmek istesemde muhtemelen Felix ile çok konuşamadan gelirdi bu yüzden yarın görme planına sadık kalıp yavaşça yola doğru ilerledim. Arabaların durmasını beklerken kafamı yanında durduğum direğe yasladım.
Karnım inanılmaz acımıştı çünkü öğle arasında Hyunjin ile ilgilenmiştim ve bir şeyler yiyememiştim. Jeongin'in yanıma uğradığında getirdiği sandviç ile duruyordum resmen.
Yeşil ışığın yanması ile yola adım attığım sırada omzumdan tutulmamla duraksadım. Ne olduğunu anlamadığım da dönüp yavaşça beni durduran kişiye baktım.
Tabii ya yine bu adamdı. Kaşlarım istemsiz çatıldı.
"Buyrun?"
"Nereye gidiyorsun doktor?"
Sanane diye suratına bağırmak istesemde saygımı ve çizgimi korumalıydım. Kaba bir insan değildim ve bu herifin beni çileden çıkarmasına izin veremezdim.
"Evime gidiyorum bir problem mi var?"
Gözleri bileğime indiğinde kaşlarını çattı o da. İçimden gelen saklama hissi ile yavaşça arkama doğru kaydırdım kolumu.
Yaptığı şeyi görmesini istemiyordum. Bu kadar çabuk zarar görebilen biri olmak kötü hissettiriyordu. Annesiz büyümüş biri olarak tüm çocukluğum boyunca beni koruyacak sığınacağım biri olsun isterdim. Hakkını yiyemezdim babam oldukça korumacı ve sevgi dolu biriydi ama yine de annesizlik insana biraz güvensiz hissettiriyordu. Jeongin'in annesi Jisu olan yengem bana oldukça sıcak davranmış ve beni jeonginden ayırmamıştı ama yinede tam olarak yeri dolmuyordu işte hiç tanımadığım bir kadının.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A moment of silence | Hyunho
Fanfic| Omegaverse | Hyunjin'in nefesi önce ensemde oyalandı ardından mühür yerime yavaşça burnunu sürttü. Öyle belirsiz bir histi ki bir an yanlış mı hissettim diye sorgulamıştım. Yavaşça aynı yere dudaklarını bastırınca irkildim. İşte bu hareket tüm bed...