Yatakta bir tur daha dönüp uyumak için gözlerimi kapattım. Dakikalardır oradan oraya kıvranıyor yine de uykuya bir türlü dalamıyordum. Hyunjin ile olan konuşmamızdan sonra hızlıca bir şeyler ısıtıp yemesi için getirmiş sonrasında ilaçlarını içirmiştim. Biraz o şekilde birbirimize sarıldıktan sonra Hyunjin uyuyakalmıştı ama ben asla uyuyamıyorum.Yanımda uzanmış huzurla uyuyan adamla konuşmuş olsakta vicdanım beni rahat bırakmıyordu.
Çok kırgındı ama ben üzülmeyeyim diye sesini çıkartmıyor gülümsemeye devam ediyordu. Sol kolunun üzerine yatarak uzanıyordu ben ise boş bakışlarımı tavana dikmiş acaba ne yapsam diye düşünüyordum. Yavaşça titrek bir iç çektim, nedensizce ağlayasım gelmişti.
Sağ kolumun üzerine dönüp karşımdaki güzel alfayı izledim. Serbest bıraktığı kaşları, ay ışığının vurduğu yüzü, hafif aralık dudakları, gözünün altındaki minik beni ile kusursuz gözüküyordu.
Göz yaşları usulca yanağımdan süzülürken yüzüne biraz daha yaklaşıp önce sevimli noktaya dudaklarımı bastırdım. Titrek nefesim yumuşak tene değer değmez ciğerlerimden kaçmış Hyunjin'in suratına çarpmıştı. Yüzümü geri çekip bu seferde yanağına sürttüm pembeliklerimi. Dudaklarım yanıyor gibi hissediyordum çünkü sıra yalnızca bir kere buluşmuş olmasına rağmen en sevdiğim yere gelmişti. Dudakları.
Tuzlu damlalar yanağımdan süzülüp dudağıma indi. Islak dudağımı aralayıp onun sıcak dolgunluklarına bastırdım. Yalnızca üst üste duruyordu. Birkaç saniye bekleyip derin bir öpücük verdim ve dudaklarımı uzaklaştırdım. Geri çekileceğim sırada beni belimden kavrayarak uzaklaşmamı engellemiş ve sırt üstü dönerek üzerinde yatar pozisyona gelmemi sağlamıştı.
"Neden ağlıyorsun güzelim?"
Uykudan yeni uyandığı için derin çıkan sesiyle fısıldaması daha çok içerlememe sebep oldu. Saç telimden ayak ucuma kadar sarsılarak ağlamak istiyordum.
"Ben kendimi çok kötü hissediyorum, seni hak etmiyorum. "
Kafamı göğsüne gömmüş hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Neden bir anda böyle duygu boşalması yaşıyordum hiçbir fikrim yoktu ama buna engel olamıyorum. Odanın içine yayılmaya başlayan ve burnuma direkt teninden dolan güzel koku biraz gevşememi sağlamıştı. Eli yavaşça ense köküme yerleşti ve bulunduğu yeri nazikçe okşadı.
"Şhh sakinleş güzelim, böyle yaparsan daha çok üzüleceğim. Ayrıca ben affettim seni üzülme artık. İstersen şu birkaç günü hiç yaşanmamış gibi sayalım mı? Hm, ne dersin omegam?"
Kafamı suratımın gömülü olduğu göğsünden kaldırıp gözlerimizin buluşmasını sağladım. Gözlerim yanıyordu,yanaklarım ıslaktı ve dudaklarım titriyordu.
Gözlerim şaşkınlıkla açıldı, bunu duymayalı uzun zaman olmuştu.
" Omegam mı? "
Kafasını salladı onaylayarak, bakışlarında şevkat vardı.
"Evet, omegam değil misin?"
Burnumu çektim seslice, ben de tıpkı onun gibi kafamı salladım onaylayarak.
"Evet, evet öyleyim."
Islak gözlerimi elimin tersiyle silip bakışlarımızı buluştum. Uykusu açılmıştı, gözleri daha canlı bakıyordu. Belimdeki elini kaldırıp nemli yanağımı kuruladı. Yüzümü avuç içine bastırdım gözlerimi kapayarak. Sıcak avucuna bile sığınmaya muhtaçmışım gibi hissediyordum. Birkaç saniye bekleyip kirpiklerimi araladım.
Beni izliyordu.
İki göğsünün arasına denk gelen başımı biraz daha ona yaklaştırmak için kıpırdandım hafifçe. Bedenimi biraz ileriye alıp yüzlerimizi aynı hizaya getirdim. İkimizde birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A moment of silence | Hyunho
Fanfiction| Omegaverse | Hyunjin'in nefesi önce ensemde oyalandı ardından mühür yerime yavaşça burnunu sürttü. Öyle belirsiz bir histi ki bir an yanlış mı hissettim diye sorgulamıştım. Yavaşça aynı yere dudaklarını bastırınca irkildim. İşte bu hareket tüm bed...