loving me is all you need to feel

1.9K 179 163
                                    


4 temmuz, pazartesi.
11.47, Seoul

Her defasında, her insanın bir topluma uyum sağlaması gerekiyordu. Toplumun içinden olmaya, toplumca onaylanmaya ihtiyaç duyuyordu herkes. Ancak tüm baş karakterler bunun zıttı olan kişilerdi. Bu yüzdendir ki bazılarımız kendi hikayesinin baş karakteri olmadığını düşünüyordu.

Topluma uymak için çabalıyor kendimize yer ediniyorduk, ancak içimizde dönenler bizi ayırıyordu ve bu yüzden herkes baş karakter olmaya layıktı.

O an içinde bulunduğunuz topluma uyarken bile kafanızdan geçenler farklıydı. Bir insanın çok ders çalışarak, kendine yer bulmaya ve tabiri caiz ise ot gibi yaşadığını düşünüyorduk. Oysa sadece topluma uymaya çalışıyordu.

Bu insanı gözümüzde kusursuz yapıyorduk ve toplumun başını çekmeye layık görüyorduk, ancak o insanın kafasının içinde neler döndüğünden bir haberdik. Düşünceleri, ideolojileri hakkında bir fikrimiz yoktu. Ve o kendi kafasında topluma uymayan biri olabilmeyi başarıyordu.

Farklı giyinen ya da klasik giyinen insanları yargılıyor, popüler kültür kölesi; çoğunluk ne yaparsa onu yapıyor diye eleştiriyorduk. Ama o insanın beğendiği şeyin o olduğunu, kendini böyle yansıttığını es geçiyorduk.

Bunu toplumun her kesimi yapardı, ve bunun herhangi bir istisnası yoktu.

Jeongin topluma uyum sağlamak için çok çabalamıştı. Yersiz espirilere gülmüştü komik bulmasa ve ona uymasa bile. Gereğinden fazla ders çalışmış, toplumda onu layık görmeyecek kesim için uğraşmıştı.

Sonunda layık olduğunu umduğunda birisi onu alıştığı, uğraştığı yerden çekmiş ve farklı bir kesime getirmişti. Şimdi o Hyunjin'in dünyasına uymalıydı. Sırf Hyunjin'in dünyası onu kabullensin diye.

Başını imzalanan dosyalardan kaldırarak derin bir nefes aldı. Ne istiyordu, neye uyuyordu bilmediği bir yerde didiniyordu yeniden. En başa dönmüştü. Ama pes edemezdi, eğer pes etmek bu kadar kolay olsaydı o kadar roman yazılır mıydı hiç?

Oturduğu koltukta dikleşerek etrafına bakındı, boynunu ovalamış biraz ve ayağa kalkmıştı. Odasında, kapının arkasındaki aynadan yansımasına baktı. Siyah saçlarını düzelterek, çantasında olan ruju alarak küçük ama dolgun dudaklarına dokundurdu.

Renklenen dudakları ile tekrar görüntüsüne baktı. Sabah yaptığı makyaj pek bozulmamıştı, Gömleğini ve ceketini düzelterek arkasını döndü ve masasına yürüdü.

O sırada kapısı tıklatılmıştı. İçeri giren kızıl saçlı kıza baktı. Sabah toplantıda gördüğü kızıldı. Onu konuşurken duymuştu ancak ardından kötü bir şey söylediğine şahit değildi. Yargısız yorumlardı, gözleme dayalı, ötesine ulaşmayan ve didiklemeyen. Ancak her şeye verdiği ufak tepkilerinden onun biraz sinir bozucu olduğu kanaatindeydi.

Kız önünde eğilerek gülümsemişti. "Ben Lee Chaeryeong, kişisel asistanınız." Dediğinde Jeongin tıpkı onun gibi gülümsedi. "Geçin lütfen Bayan Lee."

"Şimdilik sadece masanın üzerinde duran belgelere göz atar mısınız? Eksik bir yer varsa söyleyin lütfen. Daha sonrasında nasıl çalışacağımızı konuşuruz." dediğinde Chae masanın üzerindeki dosyaları alarak incelemeye başlamış Jeongin ise koltuğuna oturarak masanın bir diğer yanındaki dosyayı eline almıştı.

"İmzalarızın tam efendim, Bay Hwang son imzaları atmalı sadece." Dediğinde Jeongin kafasını sallayarak ayağa kalktığında Chae ona bakıyordu. Eli ile işaret yaptığında, Chae'ye öncelik vererek kapıyı da açmıştı.

Açık söylemek gerekirse Chaeryeong onun için edindiği yargıların doğru olduğunu düşünüyordu. Egoist ya da kaba biri değildi. Oldukça nazik ve birikimliydi. Tek başına çok zor davalar çözmüştü ve Lee Ryeong hepsinden haberdardı bu yüzden Jeongin gözünde ne aptal ne de konumunu hak etmiyor değildi.

salvatore | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin