Sınır 76 oy 100 yorum
"Jimin..." Jungkook, başını okuduğu kitaptan kaldırmayan eşine tekrar sırnaştığında Jimin birkaç seferdir olduğu gibi yüzüne bakmadan cevap verdi.
"Jungkook yeter. Gitmeyeceğiz diyorsam gitmeyeceğiz."
"Jimin, uzun süredir çok yoğun, yorucu şeyler yaşadık. Validemin ölümü, ikinci ve üçüncü seferim ve Chumi krizi. Sadece iki gün. Çocuklar olmadan, iş olmadan. Av köşküne gideriz."
"Jungkook, iki gün işinin başında olmasan ayaklanma çıkar. Bunu biliyorsun ama-"
"Ben hallettim diyorsam halletmişimdir Jimin. Yeter, daha fazla ısrar etmeyeceğim." Eşinin ondan birkaç adım uzaklaşmasıyla tatil fikrinden kurtulduğunu sanmıştı fakat kocası inatçılığıyla yine onu yanıltmıştı.
"Kral olarak önümüzdeki iki günü bizim tatilimiz ilan ediyorum. Kralın sözü üstüne laf söylenmez. Kalk hadi."
Jimin pes ederek kitabını kapatıp ayağa kalktı.
"Of Jungkook of. Bekle bari birkaç parça kıyafet hazırlayayım."
"Çoktan hazırlattım. At arabasında eşyalar. Çocuklarla konuşup çıkacağız yola."
Jimin eşinin niye bu kadar tatile taktığını bilmiyordu. Aklına gelen en mantıklı ihtimal dile getirmediği özrü hareketlerle yansıtmaya çalışmasıydı ve bu tabi ki Jimin'in hoşuna gidiyordu. Tek sıkıntı on senelik birlikteliklerinde eşinin asla işi birkaç günlüğüne bıraktığını görmemişti. Jimin ne zaman bırakmasını istese devlet işlerinin bir saniye bile duramayacağını söyler dururdu.
Şimdiyse gözünü karartıp hayatının ilk tatilini yapacaktı fakat şimdi de Jimin korkuyordu. Neticede devlet işleri bir saniye bile durmamalıydı.
Jungkook eşinin kararsız yüzüne güven verircesine gülümseyip elinden tuttuğu gibi odalarından çıkarmış, kapı kapı seslenip çocuklarının geniş koridorda toplanmalarını sağlamıştı.
"Sağ baştan say!"
"Baba beş kişiyiz zaten. Noldu?" Seongmin huysuz huysuz konuşmuştu. Derslerden vakit bulabildiği küçük arasını ailesinin uzun uzun konuşmalarıyla geçirmek istemiyordu.
"Annenizle birlikte av köşküne gidip iki günlüğüne dinleneceğiz. O süreçte siz sarayda derslerinize devam edeceksiniz." Çocukların bir anda çoğalan mızmızlanmalarını elini kaldırıp tek hareketiyle susturdu.
"Bu sadece ebeveynlere özel bi gezi, çocuklar katılamıyor."
Joonseo bir adım öne çıktı. Kaşlarını çatıp babasına baktı.
"Başka kardeş istemiyorum!" Jimin'in ağzı oğlunun açık sözlülüğüne karşı açık kalsa da Jungkook normal bir ses tonuyla cevap verdi.
"Oğlum ne kardeşi? Saçmalama."
"Evet, ben saçmalıyorum. Minho'dan önce üç kardeş yeteriz demiştik. Yoonji'den önce de dört kardeş yeterdik. Şu an beş kardeş yeteriz. Gerçekten. Gerçekten yeteriz."
Jimin oğlunun haklı isyanına onaylar biçimde başını sallasa da Jungkook onun gibi karşılık vermemişti.
"Sanki sana baktırıyoruz, kerata." Oğlunun saçlarını hızla karıştırıp daha da sinirlendirmeyi başarmıştı.
"Tabi ben bakıyorum! Joonseo kardeşlerini ayır, Joonseo kardeşlerinin ödevlerini kontrol et, Joonseo kardeşlerin-" Eşler bir anlık birbirine baktıktan sonra yine Jungkook cevap vermişti.
"Tamam tamam anladık. Yeni kardeşini sana baktırmayacağız." Joonseo'dan önce Jimin'den dirsek yiyip birkaç saniye iki büklüm kalan Jungkook hissettiği acıya rağmen öksüre öksüre gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King and Slave -JiKook ✓
FanfictionMuhteşem Yüzyıl x JiKook x Omegaverse Başlarını kaldırmadan selam duruyorlardı ki aralarından birisi oldukça saygısız sayılabilecek bir hamlede bulundu. Başını hafifçe kaldırdı, tek kaşını kaldırarak doğrudan veliaht prensin gözlerine baktı. Bu duru...