100 sayısını sevdiğim için değil fikir belirtmeniz için sınırı koyuyorum alakasız ve sınır doldurmaya yönelik yorumları sileceğim
Her neyse
Sınır 61 oy 100 yorum
Evet 100 yorumdan vazgeçmiyorumJimin kucağında deltası, ayaklarının üstünde alfası, dizinde omegasıyla adeta bebekleriyle kaplanmıştı.
"Bebeklerimin arasında kayboluyorum resmen."
Jimin huysuz huysuz söylense de içten içe mutluydu. İlk günlerde üç bebekle uğraşmak zor olsa da birkaç haftada düzenini oturtabilmişti. Mesela deltanın boynuna yakın olmadığında ekstra huysuzlandığını öğrenmişti bu yüzden onu göğüs hizasının üstünde tutmaya gayret ediyordu. Alfasının sallanmayı çok sevdiğini de öğrenmişti, bu yüzden minik bebeği sürekli ayağına koyup sallıyordu. Minik Minseo'nun ise böyle özel istekleri yoktu. Temasta bulunsalar yeterdi onun için. Bu yüzden onu da diz kapağının biraz üstüne yatırıyordu.
Jungkook başını önündeki kağıtlardan kaldırdığında içini büyük bir huzur doldurdu. Tüm sevdiklerini tek bir alanda görmek içini öylesine yumuşatıyordu ki anında tüm işlerini bırakıp onlara katılmak istiyordu.
Bir eli kağıtları toplayacak gibi olsa da vazgeçti. Çocukları doğalı iki haftayı yeni geçmişti ve Jungkook her fırsatta soluğu yanlarında alıyordu. Öyle ki çoğu işini aksatıyor erteleyip duruyordu. Şimdi ise iki hafta boyunca ertelediği her işi ailesini de görebilmek amacıyla odasında halletmeye çalışıyordu.
"Şu dakika gelip hepinizi ısırmamı istemiyorsan birkaç saat bana seslenme." Jungkook için çalışmaya devam etmek çok zordu. Üç tatlı bebek mırıltıları yeterince zorken eşinin davet eder gibi tatlı tatlı sesini duyması tüm iradesini çöpe attıracak hale getiriyordu.
Yine de dayanmalıydı.
"Ama şunlara bakar mısın, öyle tatlılar ki! Bak! Minik deltam Taewon'um esniyor galiba!"
İradesi çöpteydi. Dayanamadı.
Kağıtları toparlamayı bile sonraya bırakıp hızlı adımlarla artık genişleyen ailesine ilerledi. İlk yaptığı ise uyumak üzere olan minik kızını kucağına almak oldu.
Seongmin sakin sakin uzandığı yerden alınmanın korkusuyla birkaç saniye huysuzca çırpınsa da geldiği kucağı fark ederek sakinleşmişti. Yabancı değildi sonuçta.
Jungkook kızının aklından geçenleri anlamış gibi gülümseyip yumuşak yanaklara uzun uzun öpücükler kondurdu. Onun hemen ardından eğilip minik deltasının burnunun ucunu öptü.
"Ba!" Joonseo sinirle seslendiğinde Jungkook hemen alfayı bırakıp büyük oğlunu aldı.
"Aşkım benim, hala tek omegam sensin. Sakin ol, kardeşler de huysuzlanmasın."
"Ya! Ben de alfam ve deltama öyle söyleyeyim mi? Başka alfam yok, başka deltam yok diye?"
Jimin'in huysuz tavrı Jungkook'un sadece gülmesini sağlamıştı. Bu konuda ikisinin de yoğun bir ciddiyeti yoktu. Sadece takılmak hoşlarına gidiyordu.
Jungkook bir süre daha tüm bebeklerini -Jimin dahil- uzun uzun öptükten sonra işlerinin başına dönmüş, orduyu teftiş etmek için saraydan çıkmıştı.
Jimin bir süre daha tek başına bebekleriyle ilgilense de tüm ilgiyi üzerlerinde göremeyen bebekler huysuzlanmaya başlamıştı. Bu durumda tek çare Minseo'yu çağırmaktı.
Nitekim Minseo geldikten sonra zor da olsa hepsini uyutabilmişlerdi.
"Jimin... Sen delta doğurdun?" Sarayın geri kalanı gibi iki haftadır Minseo da buna inanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King and Slave -JiKook ✓
Fiksi PenggemarMuhteşem Yüzyıl x JiKook x Omegaverse Başlarını kaldırmadan selam duruyorlardı ki aralarından birisi oldukça saygısız sayılabilecek bir hamlede bulundu. Başını hafifçe kaldırdı, tek kaşını kaldırarak doğrudan veliaht prensin gözlerine baktı. Bu duru...