13./Annemi ilk defa ağlarken gördüm

13.6K 1.7K 2.7K
                                    


Bölüme geçmeden önce biraz konuşmak istiyorum, Do It For Love'ın yeni bölümünün sadece yarısını yayımladım. Diğer yarısını yayımlayacak, daha doğrusu yazacak motivasyonum ne yazık ki yoktu, bu yüzden taslakta ne varsa direkt attım. Neden rahatsızlık duyduğumu, kendimi nasıl anlatacağımı bilemedim, kalp kırmaktan çekindim, yanlış anlaşılmaktan korktum... En sonunda birkaç örnekle kendimi daha iyi açıklayabileceğimi ve anlaşılabileceğimi düşündüm.

Şöyle düşünün, üniversite için tercih yapıyorsunuz diyelim (buradaki insanlar ya seneler önce tercihlerini yaptılar ya da hayatlarının ilerleyen dönemlerinde tercihlerini yapacaklar) ve çevrenizdeki sevdiğiniz insanlar sürekli olarak, "Eğer onu yaparsan şöyle olur, bunu yaparsan böyle olur," şeklinde konuşuyorlar. İstediğinizi yapmak istiyorsunuz ama önünüze bir "koşul" koyuyorlar. "Eğer sen onu yaparsan ben de şunu yaparım," gibisinden laflar ediyorlar.

Bu ne yazık ki bir baskıdır. Orada emek vermiş, saatlerini harcamış kişi sizsiniz. Elbette çevrenizdeki insanların da bazı söz hakları var ama bir noktada sınırı aştıklarını fark ederek bir rahatsızlık hissedebilirsiniz.

Ve ben DIFL'ın son bölümündeki bazı yorumlarda ne yazık ki buna benzer yorumlarla karşılaştım ve örnekteki rahatsızlığa benzer bir rahatsızlık hissettim. Empati kurmanız içindi o örneğim. "Eğer kurguda şöyle olursa ben de şöyle yaparım, kurgu böyle devam ederse ben de fici bırakırım, bunu yazarsan devam etmem, şunu yaz, bunu yaz..." Yani ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Bu benim için bir baskıdır. Ben buna maruz kalmak istemiyorum. Baskıya maruz kalan insanlar ya yanlış seçimler yaparlar (birilerine kendilerini beğendirmek adına) ya da hiçbir şey yapmamayı seçerler (olaydan kaçınma) çok zor durumda kaldığımı hissettim.

Bir şeyleri mecbur hissederek yapmak istemiyorum. Eminim ki kötü niyetle yapmıyorsunuzdur. En azından ben iyi niyetli olduğunuzu düşünmek istiyorum. Tıpkı sizin de şu anda benim iyi niyetime güvenerek bunu okuduğunuz gibi.

Yukarıda verdiğim örnekten yola çıkarak biraz kendi hayatınıza, emek verdiğiniz işlere göre benimle empati kurun lütfen. Bence birbirimizin üzerindeki psikolojik baskıyı biraz azaltmalıyız ve özellikle de bir bölüm için saatlerini ve günlerini harcayan yazarlara birazcık kendilerini gösterebilmeleri, kimseye anlatamadıklarını anlatmaları için alan tanımalıyız. Baskıyla bir şeyler yaptırmak veya onu yaptığı işten vazgeçirmek yerine ne yapabileceğini, nereye kadar ilerleyebileceğini, ne sunabileceğini görmeliyiz diye düşünüyorum.

Bu, henüz pişmemiş bir yemeğin başına gelip "Yalnız hiç güzel görünmüyor," demek gibi bir şey. Yemek henüz pişmedi ve sen de onu tatmadın. Güzel görünmese de nasıl bir tadı olduğunu bilmiyorsun.

Reel hayatımızda toplum baskısı, aile baskısı, hükümet baskısı gibi olaylara zaten şahit oluyor ve ruhumuzu daraltıyoruz. İşin ironik kısmı şudur, ben DIFL'da da tam olarak baskıcı bir sistemi eleştiriyorum. Tam olarak buna benzer bir sistemi eleştirip bir çözüm yolu arıyorum. Yapmak istemediklerimizi bize yaptırmaya çalışan baskıcı bir sistemi eleştiriyorum.

Lütfen kurgumla alakalı aynı kurgudakilerin yaptığı gibi baskı yapmaya çalışmayın. Sizleri memnun etme çabamı farklı bir yöne çekmeye çalışmayın. Çok daraldığım için bölümü yazmaya devam edemedim. O kadar daraldım ki fici kaldırmayı ve biraz nefes almayı düşündüm çünkü baskı gördüğüm ve istemediğim bir şeyi yapmaya zorlandığım her alandan olabildiğince kaçmaya çalışıyorum.

DIFL karakterleri her zaman bir tartışma içindeler. Bununla birlikte okuyucular da tartışma içinde olmalılar zaten. Benim buna bir lafım yok. Hatta kendi aranızda tartışığınız çoğu yoruma da karışmamaya çalışıyorum. O sizin fikriniz. Tartışarak birbirinizin bakış açısını görecek ve öğreneceksiniz. Hikayede çok fazla bakış açısı var, hepsine hakim olmak için birbirinize ihtiyacınız var. Karakteri sevmekle sevmemek arasında gidip gelebilirsiniz, benlik bir sorun yok. Bugüne kadar yazdığım karakterlerin %90'ından nefret edildi çünkü hepsi son derece karanlık adamlardı. Ve ben bundan rahatsızlık duymadım. Hatta gerçekten iyi yazdığımı düşündüm çünkü kötü adamdan nefret ettirmek için bile büyük bir emek harcamak gerekir. Kötü adamın duygularını aktarmak, planlarını kurmak... Bunlar emek isteyen işler. Oturup kimseye karakterlerimi sevdirmek için de uğraşmıyorum. Ama işler değişince, oklar bana dönünce, aşırı geriliyorum. "Hayır bunu yazmalısın" baskısından hiç hoşlanmıyorum. Sanki benim de hiçbir şeye tepki vermeyecek veya tepki vermemesi gereken bir fic karakteri olduğumu düşündüğünüzü hissediyorum.

Do It For Love | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin