Sevgili Minji,
Kendimi sana nasıl tanıtmam gerektiğini bilmiyorum. Aile ve baba kelimelerinin ne anlama geldiğini öğrenir misin, onu da bilmiyorum. Yine de biyolojik babanın ben olduğumu söylemek istiyorum. Benim sana bakış açımla seninkisi farklı olacaktır eminim ki. Ben seni son nefesime kadar boyama kitaplarına heyecanlanan o küçük kız olarak bileceğim. Sen ise beni hükümete karşı geldiği için idam edilmiş aciz bir adam olarak bileceksin.
Bugüne kadar çok fazla yasağı çiğnedim, bu doğru, Lider Su Jeong sana bunlardan bahsederse onu onaylayabilirsin. Çiğnediğim yasaklardan birisi de seni görmekti. Seninle vakit geçirmekti. Baban gibi davranabildim mi, emin değilim. Muhtemelen yapamadım. Yüzlerce sene önce baba ve kız ilişkileri derin bir anlam taşıyormuş, Su Jeong'un yasakladığı o kitaplardan öğrendim. Fakat seni sevmeyi kitaplardan öğrenmedim, Minji. Varlığından haberdar olduğum anda göğsümü sıcacık duvarlar esir aldı. Daha sesini duymadan seni sahiplendim. Var olduğun için mutlu oldum.
Seninle tanıştığımda nasıl davranacağımı bilemedim. Seni mutlu etmek için elimden geleni yaptım. Yine de aramızda bir mesafe vardı. Sana asla itiraf edemediğim, yaşından dolayı zaten anlamayacağın birçok gerçek vardı. Bu gerçeklerden biri de Lider Su Jeong'un beni öldürmek istemesiydi.
Ben sahiden kuralları çiğnedim, Minji. Kendime engel olmayı da denedim. Hatta toplum bana "normal" etiketi yapıştırabilsin diye hayallerimden ve yüreğimdeki en derin tutkularımdan vazgeçmeyi bile düşündüm.
Ancak yapamadım. Su Jeong'un da çokça desteklediği toplumda "normal" damgasını hak edecek hiçbir şey yapamadım. Sözlükleri açtım. Hasta ruhuma, ahlaksızlığıma, kötülüğüme yeni bir isim aradım.
Aradığım hiçbir kelime elimdeki sözlükte yoktu fakat aradığım kelimeleri bilen bir adam vardı. Ona sığındım. Ondan öğrendim. Ne istediğimi bir de onun ağzından dinledim. O adam Elçi Jeon Jungkook'tu. Bana önce savaşmayı sonra da pes etmeyi öğretti.
Ömrüm olsaydı ben de o adamın bana öğrettiklerinin aynısını sana öğretirdim. Eğer o adam hayatıma girmemiş olsaydı sadece savaşırdım veya sadece pes ederdim. Ben ikisini de yapmayı biliyorum. Bugüne kadar savaştım. Gerçekten deli gibi çabaladım. Şimdi pes ettim ve bu mektubu sana yazacak vakti bulabildim. Baban zayıf olduğundan pes etmedi. Sakın böyle düşünme. Aksine, gözlerimin önünde yaşanan onca şiddet ve idama rağmen aklımı kaybetmedim. Hükümetin karşısında durmaktan bir an olsun vazgeçmedim. Ben güçlüydüm. Pes ettim çünkü hayatımın bir adım ilerisi yoktu. Sona gelmiştim. Artık yapabileceğim başka bir şey kalmamıştı. Halk, benim çıkardığım kaos yüzünden kurşunlara mahkûmdu. Şerefli bir ölüme ihtiyacım vardı.
Bazen insanların seni ciddiye almaları için cansız bedenin yere serilmelidir. Merely, insanların ciddiye aldığı ilk çocuktu çünkü ölüydü.
Acımasızca olduğunu düşünüyorsan henüz yeni büyüyorsun demektir. İnsanların merhameti ancak bir ölüye yeter, Minji.
Şimdi yüzlerce ölü var. Sokaklar kanlar içinde. Hastaneler yeni hasta kabul etmiyorlar. Ben çok şey gördüm, Minji. Artık hiçbiri acıtmıyor. Ölüm bile acıtmıyor.
Umarım hayatın boyunca bu hissi asla tatmazsın. Sadece benim anlattığım kadarıyla bilirsin. Bu sana yetecektir.
Elçi Jeon Jungkook ve ben, kumar masasından erken kalkan iki acemiydik. Oyun devam ediyordu. Biz daha fazla kaybetmemek için kalktık. Senin oyuncu değil, kurucu olabilmen için bütün kumarhanenin kirli çamaşırlarını ortaya döktük.
Kumarhaneyi terk ederken çocukların şiddet gördüğünü ve WTSN Parti üyelerinin de bunu desteklediğini kanıtlayan yüzlerce belge ve bir tane de film bıraktık. Şimdi kumarhaneyi tamamen kapatma vakti geldi. Bizim ömrümüz o kumarhaneyi kapattırmak için yeterli değil fakat sen hâlâ çok gençsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do It For Love | Taekook
FanficŞehvetin, romantik ilişkilerin ve evliliğin yasak olduğu bir evrende Kim Taehyung isimli çaylak bir yönetmen, aşk hakkında bir film senaryosu çekmeye başlar. Bunu öğrenen iktidar partinin milletvekili Jeon Jungkook ise filmin çekilmesine şiddetle ka...