"çok seksisin tatlı bebeğim."

387 31 42
                                    

Seokjin'in kalp atışları hızladı, sevgilisini düşünmek ruhunu hoş ediyordu. Tıpkı bir viskinin eşsiz notaları gibi, pencerenin ötesinden yükselen biçimsiz rüzgarın oluşturduğu kusursuz serinlik gibi.

Anlamlandırması tek kelimede biten fakat bununla sönük kalan duygu ritimleri beden ve ruh arasında sıkışır, eğer görselitesi olsaydı ortaya evrenin teorik şekillerine benzer sayısız çizgi grubu çıkardı.

Bazı şeyler görünmediğinden dolayı değeri sönük kalabilir. Fakat hisler tüm anlam verilen maddi unsurların ötesindedir. Bazen bir hazine gibi ruhunun derinliklerine gömülür, kimsenin fark etmediği huzursuz karanlıkta yapayalnızdır.

Güneş ışığı belirirse hazine ortaya çıkar, yoğun ve sıcak bir parlaklık karanlığı yok eder. Jin de tam olarak bu durumu yaşamaktaydı, keza Taehyung onun güneş ışığıydı.

Peluş kurbağası kollarının arasında tüm bu güzelliklere dalıp gitmişken kapı çaldı, gidip açtığındaysa sevimli Jihoon onu karşılamıştı.

--Seninle oynamaya geldim!

Beyaz tenli bu minik davetsiz misafir karşısında sevindiğini belli ederek gülümsedi.

--Geç içeri, yalnız mı geldin? Hava karardı.

--Hayır Tae-sshi beni bıraktı.

Jin onayladı, küçük bedenle birlikte oturma odasına geçtiler. Jihoon saçlarını yana doğru yatırdı ve çantasını açıp göremedikleri karşısında dudaklarını büzdü.

--Tüh ya! Çantaya krakerimi koymayı unutmuşum.

Seokjin 'hmm' dedi ve karşısındakine yaklaştı.

--Gidip alırız. Ayrıca sana istediğin yemeği yapacağım aklında bir şey var mı?

Minik olanın gözleri parıldadı.

--Bulgogi yemek istiyorum!

--Pekala canım.

Jihoon ayaklarını sallayarak etrafa bakındı, o sırada da Jin'in çok iyi bir baba olacağını düşündü.

Beyaz tenli mutfağa ilerledi, buzdolabını açtığında bulgogi için malzemelerin eksik olduğunu gördü. Tekrardan küçük bedenin yanına geldi, çocuk çantasından çıkardığı arabalarıyla oynamaktaydı.

--Hadi birlikte markete gidelim, oradan da parka uğrarız.

Jihoon başıyla onayladı, beklemeden yerinden kalktı ve kendisine biraz büyük gelen siyah güneş gözlüğünü taktı.

--Çok havalıyım değil mi hyung?

Seokjin hava kararmış olmasına rağmen gözlük takan minik çocuğun saçlarını karıştırdı.

--Şapşal seni.

Çok beklemeden beyaz tenli odasına gidip sıfır kol beyaz bir tişört giydi, altına gri bir şort geçirip dış kapıya ilerledi. Jihoon büyük olanın yanına gidip onun elini tuttu, birlikte dışarı çıktılar.

Markete geldiklerinde küçük çocuk direktmen atıştırmalık reyonuna koştu, o sırada Jin de telefondan Taehyung'u aradı ancak karşıdan tepki gelmedi. Bir kez daha aradı, esmer olan yine açmamıştı.

İstemsizce endişelendi fakat onun meşgul olabileceğini düşünüp sonradan tekrar aramaya karar verdi. Küçük beden elinde çilekli pocky paketiyle genç adamın yanına geldiğinde mahcupça dudaklarını birbirine bastırdı.

--Bunu alabilir miyiz?

--Tabii, ne istersen al.

Jihoon başını iki yana salladı.

wild mind ㊕ taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin