14. Bölüm: Tilki

134 41 30
                                    

Öncelikle herkese merhaba. 🐾
Nasılsınız?  Bu gün benim keyfim yoktu ve hemen kendimi buraya attım. Kitaplar ve yazmak keyfimi biraz olsun düzeltir diye düşündüm.  Umarım siz bu gün benim gibi keyifsiz değilsinizdir. Fazla bekletmeyeyim sizi. Hemen bölüme uğurluyorum. Şarkıyla birlikte okumayı unutmayın.  İyi okumalar aşklarım.🦋

...

Hissizdim artık. Bir şekilde hissizleşmiştim. Hissizleştirilmiştim. Beni bu hale getiren onlardı. Hiç bir şey düşünemiyordum. Belki de kabullenmiştim artık her şeyi . Sonumu...

Patronlarını yani bana saçma sapan mesajlar atan o şahsı  görmeden ve yüzüne iki çift laf edip tükürmeden ölmek istemiyordum. İstediğimi alıcaktım onlardan. 

Peki ya korkuyormuydum? Evet belki korkuyordum ve bunu iliklerime kadar hissediyordum ama en fazla ne olabilirdi ki? Sonu ölümdü. Bunu biliyordum zaten. Bu yola çıkmadan önce sezebiliyordum bu olacakları.

Derin düşünceler arasında kendimi kaybederken dışarıdan tekrar sesler ve gürültüler gelmeye başladı. Yine o pislik herifin yüzünü görmek istemiyordum. Bunun için içimden birsürü dua etmeye başladım. Dua etmekten başka çare kalmamıştı bana.

Kapı açıldı ve yorgunluktan , aclıktan, susuzluktan bitkin düşmüs kafamı kapıya doğru kaldırdım. Evet korktuğum başıma gelmişti. Gelen o pislik herifti. O iğrenç gülüşü ve sapık bakışlarıyla vücudumu süzmeye başlamıştı. Çok ürkütücü bir insandı. Bu durumdan feci derecede rahatsız oluyordum. ''Allahım sen yardım et.'' Tek çarem duadaydı. Bu durumdan nasıl kutulabilirdim?

- A-aaa güzelim! Oyun bozanlık ediyorsun ama. Hâlâ yemeğini yememişsin. Böyle yapma üzülürüm sonra.
Diyip gülmeye başladı.
- Şaka mısınız siz ya? Ne istiyorsunuz benden? Derdin ne benimle?
Yeniden iğrenç iğrenç gülmeye başladı.
- A-a öğretmen hanım ayıp oluyor ama. Gül gibi bakıyoruz sana.  Yabancımıyız sanki? Çekinmeyin lütfen çok üzülürüm.
- İğrençsin. Midemi bulandıracak kadar iğrençsin.

Yavaş yavaş o iğrenç gülümsemesi ve sapık bakışlarıyla üzerime doğru ilerlemeye başladı. Aklıma gelen kötü düşünceleri bana yapacak diye çok korkuyordum. Kollarını geri sıvazladı. Fazlasıyla gerilmiştim bu hareketine. Aynı hizaya gelmek için eğildi.

O iğrenç elleriyle çenemi tutup kendine çekti.  Nefesi mide bulandırıcıydı. Feci şekilde alkol kokuyordu. Her an yüzüne kusabilirdim. Canımın yanmasıyla inlerken bir an iki çift mavilikle göz göze geldim. Yüzündeki en güzel yer gözleriydi galiba. Büyüleyici bir maviliği vardı. Fazla geçmeden gözlerimi kaçırdım.

- Herkesin dediği kadar varmışsın. Çok güzelsin. Sahi niye hiç sevgilin olmadı? Yada neden hiç evlenmedin? Bu güzelliği kim kaçırmak ister ki?
- Aferin. İyi araştırmışsınız beni. Üstelik benim hayatım sizi hiç ilgilendirmiyor.  Kendi iğrenç hayatınızla ilgilenirseniz sevinirim.
- Bak sen küçük hanıma.

İğrenç iğrenç gülmeye devam etti ve bu sefer çok daha ileri gitti. Dudakları ve iğrenç nefesi boynumda geziniyordu. Bağırmaya ve çırpınmaya başladım.  Elimden hiç bir şey gelmiyordu. Çok korkuyordum. Allah göndermiş olacak ki fazla geçmeden içeri biri girdi ve kapının açılmasıyla boynumdan çekilmesi bir oldu.

- Efendim Akrep bey sizinle görüşmek istedi. Sizi çağırıyor. Acil gelmenizi emretti.
- Tamam. Bunu da hazırlayın. Mekanıma götürün. Bu gece işim var bu güzellikle.
- Anlaşıldı efendim.

Gelen adam da benden farksız sayılmazdı gözlerindeki korkuyu, sesindeki boğukluğu ve vücudundaki titreyişi uzaktan bile görebiliyordum.

O pislik herif bu iğrenç yerden çıkınca onu çağırmaya gelen görevli adam hemen yanıma geldi. Hüzünlü gözlerle gözlerimin içine uzun uzun baktı. Gözlerinin dolduğunu farkedebiliyordum ve hemen gözlerini benden kaçırdı.  Nereye götüreceksiniz beni?  Nereye gideceğim? Ne yapcak o pislik bana ? Der gibi uzun uzun baktım genç adama.

-  Affedin. Üzülerek sölüyorum ki belkide bu gece son geceniz olacak hanımefendi.
- N-ne ? N-nasıl yani?
- Sizi Tilki beyin mekanına yani az vakit geçirdiği evine götürmem gerekecek. Daha sonra sizi giyindirmem lazım. Giyindikten sonra Tilki beyle yemek yiyeceksiniz.
Tam bir şey daha diyecekken sustu ve kafasını yere eydi.
- Peki ya sonra?
Boğuk ve sakin bir sesle,
- Daha sonra uzun bir gece geçirecek sizinle ve işi bitince sizi öldürecek.
Yeniden kafasını yere eydi. Bu genç adamda da birşeyler olduğu çok belliydi.
- Neden üzülüyorsun ki benim için?  Üstelik beni hiç tanımıyorsun bile. Anlatırmısınız lütfen?
- Daha sonra belki. Gerçi  son geceniz olacak bu gün. Anlatırım bir ara vakit bulursak. Peki ya neden korkmuyorsunuz hanımefendi?
- Neden korkayım ki? Ben bu yola çıkarken her şeyi göze alıp öyle çıktım. Ölümü kabullenmiştim çoktan.
- Çok cesursunuz hanımefendi. Üzülerek sölüyorum ki cenazeniz bile olmayacak. Ne hissediyorsunuz?
- Cenazeler yanlızca kalanlar içindir, ölenler için değil  bayım.

Tebessüm etti hafifçe.
- Birazdan sizi Tilki beyin evine götürüp orada hazırlayacağım. Hüzünlü gözlerle uzun uzun bana baktı ve çıktı.


Her şey şaka gibiydi. Bu olanlar, bu yaşadıklarım gerçek olamazdı. Ne yani tecavüze uğrayıp sonra da öldürülecekmiydim? Garip bir şekilde hissizdim. Hiç bir şey hissetmiyordu.
Korkmuyordum artık sebepsizce. İnsan bir noktadan sonra hissizleşiyordu demekki. Belkide şu an tüm duygularımın zirvesindeydim.

Gözlerimi kapattım, bacaklarımı kendime çektim ve derin derin nefes almaya başladım. Gerisini hatırlamıyordum. O kadar dalmıştımki uzun süredir bu pozisyonda oturduğuma emindim.

...

Dışarıdan  tekrar sesler gelmeye başladı.  Artık korkmuyordum bile. Ne önemi vardı ki? Kapı sesli bir şekilde tekrardan açıldı. Uzun süredir karanlıkta olduğum için gelenin kim olduğunu göremiyordum. Gözlerim kamaşıyordu.

Biraz çabaladıktan sonra ışığa alışmaya başlamıştı gözlerim . Geleni tanımıştım bu sefer.  Benimle biraz olsun sohpet eden o gençti gelen.


Hafifçe tebessüm ettim.
- Her ne olursa olsun sürekli gülümsermisin sen?
Çok sessiz sormuştu bu soruyu bana.
- Elimden geldiğince evet.
- Ne kadar güzel.  Çok güçlü kadınsın, farkındasın değil mi hanımefendi?
- Teşekkür ederim bayım.
- Evet üzülerek  söylüyorum ki son saatlerin hanımefendi. Tilki beyin evine gidip sizi hazırlamam lazım. Buyrun.

...

Sustum. Yol boyu konuşmadım. Konuşamadım. Gözlerim bağlıydı ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Tek hatırladığım şey yolların çok dönemeçli ve mide bulandırıcı olmasıydı.

Uzun bir yolculuktan sonra araba yavaşlamaya başladı. Gelmiş olmalıydık. Evet kızım son dakikaların. Yüzümde garip bir şekilden tebessüm belirmişti ve peşimi bırakmıyordu. Doğru , evet ölüme bile gülümsüyordum. Ölüm işte. En olmadık zamanda çalıyordu kapıyı. Bize sadece hoş geldin demek düşüyordu ve yine o tatlı tebessüm...

Evet. Çok severek yazdığım bir bölüm oldu.🐾 Bu bölümü yazarken biraz olsun keyfim yerine geldi. 🦋Yazmak ve kitaplar gerçekten ruhuma iyi geliyor. Umarım beğenmişsinizdir.🐾 Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Düşünceleriniz benim için çok önemli.
Okurlarıma bu hafta bir süprizim olucak o zamana kadar hoşçakalın.🦋

Son Nefes EzgisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin