4

10.5K 394 55
                                    

🥂

"Eve uğramıyormuşsun." Doğukan elindeki dosyaları arkadaşının önüne bıraktı yavaşça. Deri koltuklardan birine sakince oturdu ve gözlerini hala önündeki belgeden ayırmayan arkadaşına dikti. "Altan... Farkında mısın bilmem ama-"

"Eve uğramadığımı kim söylüyor?" dedi tüm sakinliğiyle.

"Dün akşam Duru'yla karşılaştık Öz holdingin davetinde. Sen olmayınca onunla sohbet ettik kardeşim. Kız nasıl üzgün..." Altan'ın umursamaz tavırları devam ettiğinde sinirine hakim olmaya çalıştı. Hiçbir şeyi beğenmeyen aptalın tekiydi.

Sorularına cevap alamayacağını anladığında derin bir nefes bıraktı odaya. Ahmet bey oğluna son zamanlarda pek laf etmiyordu çünkü şirketin durumu her geçen gün iyiye gidiyordu. Altan'ın bıkıp usanmadan çalışması, gecesini gündüzüne katması işine geliyordu.

Doğukan tekrar ağzını açıp bir şeyler söyleyecekti ki Altan elini kaldırıp susturdu.

"Duru'ya aşık değilim. Para için yaptığımız evlilikten ne bekliyor ki?"

"Ama evlendiniz... Kadının bir şeyler beklemesi doğal..."

"Değil." Ani bir hareketle koltuğundan kalkıp ceketini üzerine geçirdi. "Erken çıkacağım bugün. Buralar sana emanet."

"Bir sorun mu var?"

"Önemli bir durum yok. Evde devam edeceğim sadece."

Doğukan başıyla onaylarken Altan çoktan odadan çıkmış, birkaç çalışana selam vermişti bile. Doğukan'ın amacını tahmin edebiliyordu. Arkadaşlarının çoğu Duru'yu kabullenmesini bekliyordu çünkü aynı ortamlarda sık bulunurlardı. Altan'ın arkadaşları Duru'nun da arkadaşıydı. Haliyle evlilikleri herkesin burnunu sokabildiği devasa bir bok çukuruydu.

Evet... Tanımı tamamen böyle olabilirdi. Altan her eve gittiğini nefes alamıyor, bir zamanlar arkadaşı olarak gördüğü kadından nefret ediyordu.

Sevmiyordu! Duru'ya bu duygusunu söylerken de gram çekince duymuyordu.

Şirketten çıkan Altan yeni aldığı arabasına atlayıp doğrudan eve sürdü. Ev dediği Duru'nun olduğu yer değildi. Duru'yla aynı ortamda durmak şöyle dursun nefes almak bile istemiyordu. Hele de son günlerde...

Kızgındı. Öfkeliydi.

Telefonunu cebinden çıkartıp Alev'in verdiği numaraya kısa bir mesaj attı. Aynı zamanda güvendiği birkaç adama da yola çıkmalarını ve onlara verdiği adresten kadını almalarını söyledi. Sözleşme hazırdı. Alev'e yüklü bir miktar para ödeyecek karşılığında da istediğini alacaktı.

Böyle olmasını o da hiç istememişti ama daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. Özlemini dindirse yeterdi.

Arabası büyük yalının önünde durduğunda Alev de oğlunun beslenme çantasını hazırlamakla meşguldü. Kerem'i hep bıraktığı kadın hasta olduğu için artık bakamayacağını söylemişti dün gece. O telaşla yeni birini bulamamıştı ama Özge'ye söylemiş, bir tanıdığı olup olmadığını sormuştu. 

"Okulda çok koşuşturma, terleme. Beslenme çantandakilerin de hepsi bitecek Kerem. Canım istemiyor falan yok."

"Ama anne... Hepsini yiyemiyorum ki!"

"Yemen lazım bir tanem." dedi ve Kerem'le beraber kapı önüne çıkıp ayakkabılarını giydiler. Koştura koştura okula giderlerken Kerem sürekli annesine bir şeyler anlatsa da annesinin bu gece eve gelemeyeceğini öğrenince kalbi kırılmıştı. Annesi olmadan geçirdiği geceleri hiç sevmiyordu.

BAĞIMLI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin