🥂
Saatlerdir oturduğum koltukta her yirmi dakikada bir yaptığım gibi ayağa kalkıp birkaç adım attım. Gece yarısını çoktan geçmiştik. Asla beklemediğim bir durumla karşı karşıyaydım. Buraya çok farklı düşüncelerle gelmiştim ama yaptığım sadece oturmak olmuş, evde yalnız başına kalan oğlumla mesajlaşabilmiştim. Neyse ki Kerem de uyuyalı üç saat oluyordu. Zor bela yazdığı mesajlarda beni özlediğini söylese de yanına gidemeyeceğimi biliyordum.
Rahatsız kıyafetlerimle tekrar koltuğa çökercesine oturdum. Uykum gelmişti. Altan saatlerdir odadan çıkmamıştı. Ses seda yoktu.
"Uyudu belki de." diye mırıldandım kendi kendime. Saçlarımı toplama ihtiyacıyla yanıp tutuşsam da tokam yoktu. "Çıksam mı acaba? Ama git demedi ki..."
Kederle koltuğa uzanırken elimdeki parayı düşündüm. Eğer doğru söylüyorsa şu an yüklü bir miktara sahiptim. O parayla Ertan'ı bulduracak ve o itin oğlumu yaşatmasını sağlayacaktım. Kerem için buna ihtiyacım vardı. Oğlum hayata tutunduğu an ikimizi de buralardan uzaklaştırıp tertemiz bir sayfa açacaktım.
Belki küçük bir evimiz olacak, bahçesinde de küçük bir köpeğimiz yaşayacaktı. Kerem onunla koşuşturup oynarken ben de ona sıcak çörekler yapacaktım. Kanser olmayacaktı, hastalık olmayacaktı, sıkıntı olmayacaktı.
Evli adamların, pis ağız kokusunu çekmeyecektim.
Gözlerimi ağır ağır kırpıştırıp kendimce hayaller kurarken kapı sesini duydum ve birkaç saniye içinde de Altan'ın üstsüz halini gördüm.
Tamam, başlıyorduk sanırım.
Aheste adımlarla bana doğru yaklaşırken loş ışıkta yerimde doğrulmak için kıpırdandım. Anlık duraksadı.
"Uyumadın mı?" dediğinde elinde bir içki matarası vardı. Gözlemlediğim kadarıyla fazlasıyla içiyordu.
"İşimi yapmadan uyumam." diye yanıtladım onu. "Beni bunun için çağırdın buraya."
"Sana istemediğimi söyledim." Umursamaz bir tavırla karşıma geçip koltuğa otururken bir bacağını diğerinin üzerine attı. "Her zaman istemek zorunda değilim!"
"Peki bugünün telafisini isteyecek misin?" diye sordum merakla. Kaşları çatıldı haliyle. Pavyonda çok daha sık çalışıyordum ama orada da elimden geldiğince az çalışmak, oğlumun yanına dönmek istiyordum. "Eğer öyleyse yarın gelme-"
"Yarın gelmek istemiyor musun?"
"İstemiyorum."
"Sebep?"
"İki gün üst üste olacağını düşünmemiş-"
"Düşün." dedi azarlayarak. "Ben ne zaman istersem o zaman Alev..."
"Seni tatmin etmediğim günlerin telafisini de istiyorsun." Gözlerim iyiden iyiye kısılırken çok ucu açık bir sözleşmeyi imzaladığımı düşündüm. Belki de haftanın beş günü yanında duracaktım ama hiç durmamışım gibi olacaktı. "Seninle yatmak için o sözleşmeyi imzaladım, salonunda beklemek için değil! Sikip sikmemek sana kalmış! Ben iki defa gelirim fazla-"
"Ağzını topla!" Ayağa fırladı aniden. "Başta anlaştığımız gibi... Telafisini falan istemiyorum. Yatsak da yatmasak da iki gün..."
Tutarsız davranışları sinirimi bozsa da sesimi çıkarmadım. Oturmaya devam ederken Altan da evi adımladı. En sonunda uyumayacağımı, böyle durup onu bekleyeceğimi anlamış olmalı ki telefonunu çıkartıp birini aradı.
"Kızı götürün."
Verdiği emirden sonra bulunduğumuz eve, öğle vaktinde beni bu eve getiren korumalar geldi. Beni aldıkları gibi korunaklı bir arabaya bindirip evden uzaklaştırdılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Historia CortaTürkiye'nin en varlıklı adamlarından olan Ahmet Seyhanlının biricik oğlu, tek varisi; gönlünü aileye asla kabul ettiremeyeceği bir güzelliğe kaptırmıştı. Kafasına koyduğu kızı elde etmek için her şeyi yapmaya razıyken kendini ummadık bir noktada bul...