"Baby, I wanna touch you.
I wanna breathe into your well.""Efendi, biraz mola vermemizi ister misiniz?" arabayı süren adamın sesi kulaklarımızı tırmaladığında iyice geriye yaslandım. Sabah Kim ailesinin şatosuna doğru yola çıkmıştık ve bundan memnun değildim. Karşımda oturan Haneul yerinde heyecanla kıpırdanıyor ve dudaklarını dişleyip duruyordu, babam ise sabit bakışlarını yola dikmiş ve bir şeyler mırıldanıyordu.
"Hayır, gerek yok." babamın sert sesi arabanın yoluna devam etmesini sağlamıştı. Giydiği önü bağlı gömlek ve uzun siyah ceketiyle hoş duruyordu. Haneul ise uzun, omuzları açık tam da bu çağın insanlarını yansıtan krem renkte bir elbise giymişti.
Ben ise siyah kumaş bir pantolon ve önü bağlamalı standart bir gömlek giyinmiştim. Sonuçta çok da abartmaya gerek yoktu.Hafif hafif çiseleyen yağmurun sesi huzur gibiydi. Gözlerimi bu sesten aldığım huzurla kapattım. Yorgun olmak için bir çok sebebim vardı. Bunlardan biri ise uyuyamıyor olmaktı. İnsonmia sorunuyla uğraşan bir cesetten farksızdım. İçimi dolduran ağlama isteğini geriye attım.
Koluma değen şeyin varlığıyla kafamı yasladığım yerden kaldırarak gözlerimi araladım. Oxpecker gelmişti, beni yalnız bırakmayacağını zaten biliyordum.
"Gelmeyecektin hani." babam ve Haneul'un gözleri bizim üzerimize dönse de oxpecker bir şey dememiş ve etrafı incelemeye devam etmişti.
"Jungkook bu kuşuda mı getiriyorsun?" Haneul'un memnun olmayan sesiyle gözlerimi kızarken tek elimi oxpeckerın sırtına atarak okşadım.
"Aptal." benden önce konuşan minik kuşumla kıkırdasamda hemen kendimi toparlayarak omuz silktim.
"Ona alışman gerektiğini söylemiştim." gözlerini devirerek arkasına yaslandı. Bundan belki de 10 sene önce oxpecker ve Haneul kavga etmişti ve Haneul'un kolunda büyük çizikler açılmıştı. Haneul o anın şaşkınlığıyla kırmızı gagalıya bir şey yapamasada sonradan onu tuttuğu gibi yere fırlatmıştı. Tabi bunun sonu çok da iyi bir şekilde bitmemişti.
"Onu bunu boşverin de size Kim ailesi hakkında biraz bilgi veriyim, oraya gidince şaşkın şaşkın kalmayın."
"Ne diye şaşkın kalalım ki? Baba bence sen onları biraz fazla abartıyorsun!"
"Jungkook!" elimi ağzıma kapatarak fermuar çeker gibi hareket etmiş ve iyice arkama yaslanmıştım.
"Kim ailesinin lideri ve eşi kendi evlerinde bir kont gibi davranıyorlar, bunu gördüğünüz de garipsemeyin."
"Ne kadar da çocukça." babam susmam gerektiğini belirten bir bakış attığında gözümü devirerek oxpeckera çevirdim bakışlarımı.
"3 oğulları var, kardeşi, onun eşi ve kızları da onların evlerinde şuanlık misafir olarak kalıyor. Oğulları hakkında pek de bir şey bilmiyorum. Namjoon, Haneul'un evleneceği, en büyük olan. Ama diğerlerini tam tanımıyorum ve görmedim de. Gidince göreceğiz artık."
"Tamam da bunlar bizim ne işimize yarayacak."
"Jungkook sen sürekli böyle mi yapacaksın? Sorgulama ve dinle işte."
"Eğer gereksiz bulduğum bir şey ise tabi ki de sürekli böyle yapacağım. Kim ailesi beni ilgilendirmiyor. Nasıl bir aile olduklarıyla ilgilenmediğim gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jewel |taekook
Fiksi PenggemarTheon Taehyung'un mücevheri, Jewel Jungkook. Darling, I'm fallin' Fucked up over you Bite me, bruise me Leave me like you do Darling, I'm callin' Lay me in my tomb