Bazı zamanlar olur ya hani, ben ne işe yarıyorum bu dünyada dersiniz. Boşuna nefes, boşuna oksijen. Boşuna bir yer kaplıyorum dersiniz.
Bazı zamanlarda ah papağan olaydım da bugünleri görmeyeydim dersiniz.
Pelin artık yüzüncü olduğunu tahmin ettiğim kıyafetini denemeye giderken ben oturduğum koltukta diz üstü elbisemle bildiğin yayılmıştım. El insaf yaklaşık üç saattir kalkmamıştım oturduğum yerden. Pelin Hanım sağolsun.
"Ceyloooooş, bu nasıl oldu kıız?" Pelin yeniden kabinden çıktığında üstünde öncekilerden çok da farklı olmayan kırmızı bir elbise vardı. Başımı sallayarak gülümsemeye çalıştım.
"Güzel güzel."
"Yaaaa ama şu kenarlarındaki nakışı pek sevmedim ben. Çeksem yırtılacak gibi duruyor." Çek Pelin çek. Çek de girsin parası sana. Ya Habibullah artık, ölmeden önce son işkencelerimi mi çekiyorum nedir?
Regl olup dengesizleşmem yetmezmiş gibi bir de Pelin birden ortaya çıkıp beni zorla alışveriş merkezine sürükledi. Abisinden izin almışmış da gidebilirmişiz. Tek ben ona yardımcı olabilirmişim. Tabi ya yarım saat önce arkadaşınla telefonda konuşurken aradığın yaklaşık bininci kişi olduğumu bilmiyordum ben.
Gerçi aman, öyle de kalsın.
Bir mağazaya girdiğimizde regl olduğumu söyleyecek anca vakit bulabildim. Biraz yüzü düştüğünde üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Ne olursa olsun bir insanı kırmaya kalp dayanmıyor işte.
Mağazadaki kızlardan birinden ağrı kesici isteyip bulduğunda kendimi kötü hissettiğimi itiraf etmeliyim. Ama üç saat sonra, yani şimdiki zamana göre o küçük kafasını parça pinçik etmek istiyordum.
"Kızlar nasılsınız?" Hakan birden ortaya çıktığında şimşek hızıyla yayıldığım yerden kalktım ve düzgün oturdum. Ay çocuk beni Recep İvedik'in kız versiyonu gibi gördü yemin ederim. Birkaç güzel hayalim vardı, o da benim şu halimle puf oldu gitti.
Pelin direk Hakan'ı kolundan çekip elbise hakkında sorularına kaldığı yerden devam ettiğinde küçük el çantamdan telefonumu çıkarıp anneme geç kalacağımı yazdım. Nedenini de söyledikten sonra telefonu tekrar çantaya koydum. O sırada da Hakan Pelin'in pençelerinden kurtulmuş yanıma oturmuştu.
"Ceylan iyi misin? Rengin gitmiş resmen." Ay şu çocuk bile fark etti, Allah bildiği gibi yapsın seni Pelin.
"İyiyim ya iyiyim."
"Pelin biraz abartır, onun adına ben özür dilerim."
"Önemli değil, tipik kızlar işte." Ay al işte. Tipik kız ne? Sen sanki Ronaldo'sun Ceylan. Her sabah işe gitmeden öncede Christiano Ronaldo saçı nasıl yapılır videosunu izleyip öyle hazırlanıyorsun.
Annem derdi de "ay ne diyon beeeaa" diye sızlanıp çekirdek çitlemeye devam ederdim. Benim evde kalmaktan başka seçeneğim yok.
"Sen galiba o kategoriye girmiyorsun." Gülerek bana döndü ve kolunu arkamdan koltuğun üstüne uzattı. Kolu omzuma değiyor sanırım. Burası sıcak mı biraz?
"Bilmem ki. Ben öyle alışverişi pek sevmem." Ufak at da civcivler yesin diyeceğim şimdi. Bir başladım mı sonunu getiremem aslında. Ama şu an moralim o kadar eksilerde ki artıları göremediğimden diplerde dolanmaya devam ediyorum.
"Allah Allah, enteresan." Başını sallayarak bana bakmaya devam etti. "Ceylan seni bir doktora mı götürsek? Gerçekten kötü görünüyorsun."
"Yok gerek yok." Reglim diyemiyorum adama, illa kanser edecek beni. Ay fenalık geldi bana sanki.
"Biriniz su getirebilir mi?" Hakan hemen kolunu bana uzatarak saçlarımı yüzümden çekti. LSD kullanmış olabilir miyim arada derede? Böyle güzel bir hayal iki bacağımı da kırsam başıma gelmez çünkü.