yemekhanenin bu gürültüsü her zaman minho'yu çok rahatsız ederdi. tabak seslerinin birbirine çarpışı, metal sesleri, yüksek sesle konuşan kişiler...
"ee, senin nasıl gidiyor?" diye sordu changbin. aynı fakültede oldukları için okul içinde genelde birlikte olurlardı yemek zamanları.
"gidiyor işte." deyip güldü kısaca minho. "bir şekilde gidiyor. senin? felix ile nasıl?"
changbin ağzında yemek varken dahi parlak bir sırıtış gösterdi ona istemeden. kafasını yukarı aşağı salladı belli belirsiz. "güzel, çok güzel. üç gün sonra dördüncü ayımız, ne yapmam gerektiğini düşünüyorum şu anlık. hem annesinin ameliyatı da iyi geçti, değme keyfimize yani."
o an saniyelik de olsa yaklaşık on gün sonra seungmin ile birinci yıllarının olacağı aklına geldi aniden fakat buna karşılık hiçbir tepki göstermeden, ne yapacağına dair strese girmeden ya da üstüne daha çok düşünmeden kafasından attı düşünceyi.
"ne güzel. randevu gibi işte yemek sinema ya, klasik." dedi minho. "ekstra bir şeye gerek var mı?"
changbin omzunu silkti. "daha güzel bir şey olsun istiyorum; piknik olur, müze gezisi olur..."
acaba seungmin ile en son ne zaman böyle bir randevuya çıkmıştı minho? onun aklına gelen bir şey değil bu fakat en son üç ay önce mutlu bir randevu geçirmişlerdi, söylemekte fayda var. eylül ayıydı, hava yavaşça soğumaya başlamıştı ama su hâlâ sıcaktı ve bu yüzden güzel bir orman yürüyüşünden sonra ulaştıkları gölde yüzdükleri güzel bir etkinlikti. seungmin suyun ne kadar derin olduğundan şikayet etse de, çünkü yüzmeyi sevse de ayağının yere değmesi gerekiyordu, minho onu bir şekilde sevgilisini tutmayı bırakmayacağına dair ikna etmeyi başarmıştı ve gerçekten de öyle yapmıştı. belirtildiği gibi, üç ay önce. şimdi bu hatıra minho'nun ya da seungmin'in aklına gelse ikisi de üstüne bir şey düşünmeyecektir. dün ne yediğini ya da geçen yıl bir etkinliğe katıldığını hatırlamış gibi olacaktır, sol tarafında ısınan ya da yüzüne yansıyan bir ifade olmayacaktır ikisinde de.
"olabilir, belki de kendin bir şey yaparsın."
"ne gibi?" işte bu changbin'in ilgisini çekmişti.
"bilmem, bir dizide izlemiştim, kız erkek için çizgi roman tasarlıyordu."
changbin'i güzel bir gülme tuttu. "evet kanka, kesin el yeteneğim yeter buna."
minho da gülümsedi kısa süre, "fikir veriyorum geri zekalı, al çevir bunu, ne bileyim. ama ikinizin iyi gidiyor olmasına sevindim."
"iyiyiz ya." felix tabii ki dün durmayıp minho'ya olan nefretini, seungmin'in anlattıklarını changbin'e büyük bir hiddetle aktatmış ve kendisine minho ile bu konuyla ilgili konuşması için yalvarmıştı. garipti ki felix, bu ikisinin kendi ilişkilerine vermediği değeri veriyordu. changbin ne kadar yetişkin insanlar olduklarını ve ikisi de doğrusu neyse onu yapacaklarını söylese de felix inatçı çocuklar gibi onların ayrılmaması gerektiğine, bu ilişkinin sadece biraz heyecanı sönmüş olduğuna changbin'i ikna etmeye çalışıyordu.
"senin... seungmin ile nasıl?"
"idare ediyoruz," dedikten sonra bir süre durdu minho ve derin bir nefes aldı. "birbirimizi."
"grupta sürekli gergin gibisiniz."
minho alt dudağını sarkıtmakla yetindi, bu sorudan sonra yemeğini yemekten ziyade sadece karıştıracağını iyi biliyordu.
"evde de öyleyiz, bilmiyorum changbin. ikimizin de... duyguları bitti sanırım."
"duygu biter mi, oğlum?" diye hızlı bir giriş yaptı changbin. "sizin toparlanmanız lazım, bak ciddi söylüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lovers rock
Fanfiction2min ❝gidenin birini, kalanın kendini bulduğu bir hikaye. kalan da iki kişi, giden de.❞ ₋₂₀₂₃ 🚫bu kurgu; argo, küfür, şiddet ve zararlı alışkanlıklar bulundurmaktadır🚫